25 Şubat 2013 Pazartesi

DİYARBAKIR'DA KİM NEDEN TEDİRGİN

 
Kürt sorunu, terör sorunu, hak ve özgürlükler sorunu, adına ne derseniz deyin, hatta bir devlete, bir ülkeye, bir millete nasıl sahip olunur, nasıl kaybedilir sorunu da diyebiliriz belki...
İşte o soruna dair; Diyarbakır’ın sesi olmasını umduğum bir yazı bu.
Farklı sesleri derlemeye çalıştım. Konuştuğum kadarı ile elbette hepsi...
 
 
Ruken Anadil Günü yürüyüşünden dönmüş, ciğerciye gelmiş; dövizi ile anadiline sahip çıkıyor.
 
…………
Diyarbakır'da farkettim ki bazıyazarların başlattığı; ya Türk sorunu açılımı; burada farklı açılımlara ve yaklaşımlara tekabül edebiliyor.
Sandığınız gibi Kürtlerin tepkisi değil kast ettiğim. Kürtler ile barışı hedeflediğini ve herşeyi göze aldığını söyleyen yeni Türkiye bürokrasisinin de bir tepkisi yok buradan bakınca. Bölgede; asker de açılıma gitmiş polis de.
Ama sanki bir zamanlar buralarda olan, bir şekilde mücadelenin aktörü olup da, tam titri olmayan bazı kişiler şu an mustarip. Bu mustarip olanlar, Korucular falan da değil...
‘Bir Türk sorunu var’ demeye getiriyorlar. Yıllarca burada görev yapıp 'terör' ile mücadele edenlerin arkasından veya üzerinden... ’Biz daha eskiyiz, eski Diyarbakır’lı’ vurguları falan yapılıyor...
En başta, geçmişte, bu sorun var olsun diye, doğsun diye kullanılanlar da olabilir bu kişiler.
Nasıl PKK’nın esrar ve uyuşturucu ticaretinden nemalanan isimleri konuşuluyor ise, vakti zamanında bu mücadelenin Türk tarafının gayri resmi aktörleri de bazı şeylerden yararlanmış. Bu sorunun varlığıüzerinden yararlanmış.
Bu kesimler tedirgin...
Kervanını dizen dizmiş zaten. Bu saatten sonra onlardan bir intikam almaya kalkan olur mu? Bir soru kafalarında...
Ancak PKK açısından kazanımları azalacak olanlar tedirgin mi onu da bilmek lazım. Onu bilmek kolay değil. Basında bugüne kadar ‘bu işlerin kaymağını yiyen’ diye tabir edilen; örgüt içindeki güçler ne kadar hazır 'barışa'...
Ne kadarı dava adamı, ne kadarı hak ve özgürlükler için dağlarda, ne kadarı Abdullah Öcalan'ı dinler, kimse garantisini veremiyor.
Peki, İmralı görüşmeleri ile anlaşma sağlandığında, bazı odaklardan, kontrol edilemeyen bir şiddet olayı patlak verirse ne olur?
 
PKK 'bu biz değiliz' der ve bunun dışında kalan güçler ile mücadeleye sessiz kalır beklentisi hakim konuştuğum barışsever Kürt çevrelerinde. Bu kişiler hak ve özgürük mücadelesi için şiddet yolunu onaylayan ama artık ölümlerin hak ve özgürlük getirmeyeceğini anlamış demokrat tipler. Örgütte demokrasi olmayacağını söylüyor ve bu süreçte Karayılan'ın da Öcalan'ında talimatlarına uyulacağını öngörüyorlar.
ANLAŞMA VE ÇÖZÜMDE YENİ ANAYASAYA BAKIŞ
 
İki Sahipli Kölemiz oyun afişi; Diyarbakır
 
 
Anlaşma demişken, anlaşma için kilit konulardan, Anayasa'da vatandaşlık tanımı ve yerel yönetimlerin güçlenmesi konusunda, Ak Parti'nin komisyona verdiği teklifler doğru bulunuyor. Anadilde Eğitim konusunda adım atılmamasını ise, başkanlık sistemi pazarlığına bağlıyorlar. Burada konuştuğum Kürt çevreleri BDP'nin bu konuda adım atmasını, başkanlık sistemine destek vererek referandum sayısına katkı vermesini bekliyor. Ama anadilde eğitim hakkını almak için değil sadece...
BAŞKANLIK SİSTEMİ VE İMRALI SÜRECİ
Tam tersi aslında neredeyse şartlardan biri haline getirmek istedikleri yargı bağımsızlığı için. Nasıl mı?
Şaşkınlık verici biliyorum...
Özellikle Habur olayları ve KCK davalarında yargıyı suçluyorlar. Yargı erkinin; hukukun üstünlüğüne ve hukuk devletine tam inanan kişilerden oluşmadığını düşünüyorlar.
Başbakan'ın çözüm istediğine daha çok inanmak istiyorlar.
Yargı anlayışının bugünkü halinden temizlenmesinin zor olduğunu da düşündüklerinden, Başkanlık sitemini aslında sorunun çözümünde de etkili olabilecek bir yol olarak görüyorlar.
Kürt sorununu çözerek büyüyeceği varsayılan bir Erdoğan Başkanlığında, Erdoğan'ın, yargı eliyle oluşabilecek istenmeyen durumları durdurabileceğini düşünenler var. Ama tam inançları yok. Ya samimi değilse diyorlar...
Bunun dışında, buradaki Türklerin ve az da olsa bazı Kürtlerin, resmi güç dışındaki bazı güçlerce demokrasi dışı zorlamalardan da şikayetçi olduğunu gördüm. Oy verirken paravan olmaması, kepenk kapattırma konularında şikayetler var. Ama az...
Sinop'u provokasyon olarak gören Kürtler var. Yani giden BDP lileri suçlayan... Herkes kendi kamuoyunu ikna etsin diyorlar. Daha biz ikna olmadık, Türkleri Erdoğan ikna etsin, CHP ikna etsin diyenler var.
İSLAMCI KÜRTLER
Beşir Atalay'ın son Diyarbakır ziyareti dindar müslüman Kürt çevrelerince önemsenmiş. Ancak katılımcılar ve çağırılanlar konusunda sorgulanmış da... ‘BDP neden Sinop'a gitti, önce bizi ikna etsin’ diyen Kürtlere rastladığım gibi, tam tersi, ‘Atalay toplantıya neden sadece bazı STK'ları çağırdı, bize de anlatsın’ diyen Kürtler de var.
Bölgedeki muhafazakar müslüman dindar kürtlerin bir kısmı Ak Parti'ye gönülden bağlı. Ancak ciddi şekilde dindar olup da, bugüne kadar hak ve özgürlükler nedeni ile BDP’ye ve örgüte sempati ile bakan müslüman dindar kürtler de mevcut. Onların bazılarının kafasında 'satışa gelir miyiz' sorusu var.
Oy işine ve siyasete inancı kalmamış ve bunun vebalini alamam diyen ve sandığa gitmeyenler de var.
CEMAAT VE BÖLGE
Cemaatin bürokraside ve yargıda kısmen egemen olduğuna dair bir inanış ile karşılaştım. Dini bir cemaat olmasından çok; çeşitli bağlantılara haiz olabileceği ve bunun barış sürecine etkisinden kuşku duyanlar yok değil. Ancak Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın Toplumsal Uzlaşı ve Medya başlıklı bir çalıştay düzenlemesi, bölge siyaseti ile ilgilenen Kürtler tarafından önemsendi ve umut da getirdi.
Sade vatandaşlara dair gözlemlerimi de ikinci bir yazı ile anlatacağım.

24 Şubat 2013 Pazar

NEDEN GELDİM DİYARBAKIR'A ?

NEDEN GELDİM DİYARBAKIR'A ?


Gazeteciler Ve Yazarlar Vakfı'nın düzenlediği Toplumsal Uzlaşı ve Medya konulu çalıştay vesile oldu. Medyanın 'barışa giden' yolda tutumu ve bunun önemi ekseninde; bugüne kadar ki güneydoğu -kürt ve terör sorununa dair medya dili sorgulandı. Özeleştiriler yapıldı...

Merkezde çalışanlar ile bölgede çalışanların iletişimi, hiyerarşisi, bölgeden gönderilen haberlerin evreleri konuşuldu. Çok faydalı bir çalıştay oldu. 

Burada konuşulanları özetliyorum. Sonra da bu vesile ile gördüğüm Diyarbakır özelinde; İmralı ile görüşmelere bakışı, birbirinden farklı düşünen insanlardan neler dinlediğimi anlatacağım. 

Çalıştaya geniş yelpazeden 30'un üzerinde gazeteci katıldı. Çalıştayı Şahin Alpay yönetti, kendisinin gazeteciliğe yaklaşımı ve hocalığını anladığım yer bu çalıştay oldu diyebilirim. Gayet güzel yönetti. Oral Çalışlar ise ikinci bölümde daha ağırlıklı olan bir diğer isimdi. Değerlendirme notlarını kaleme alırken uzun tartışmalar oldu, sabırla sonuçlanmasına emek verdi.  

Ayrıca sivil toplum kuruluşu temsilcileri, bölgede kürt sorunu kapsamında yaşanan olaylarda hukuki çalışmalarda öne çıkan hukukçular, Dicle Üniversitesinden isimler ve yerel medya temsilcileri vardı.

Türkiye Türklerindir sloganı nedeni ile Hürriyet gazetesine bir iki gönderme yaptı bazı konuşmacılar. Kuzey Irak denmeli mi denmemeli mi tartışıldı.Hürriyet'ten Zeynep Gürcanlı, bu sitemleri 'Kuzey Irak demiyelim diyorsunuz, burası da Türkiye, buradaki türkler ifadesi etnik değil vatandaşlık anlamındadır' şeklinde cevaplandırdı sitemleri. Süreçte bu tanımlar Anayasa'da değişince Hürriyet'in de slogan değiştirebileceğini söyledi.

Diyarbakır'da panzer altında ezilerek öldüğü iddiası incelenen vatandaşımız Şahin Ömer olayında valiliğin 'elindeki bomba patladı' açıklamasının; basın kuruluşlarınca sorgulanmadan bu şekilde verilmesi epey tartışıldı. Valilerin sonuçları beklemeden açıklama yapması eleştirildi. Açıklama yapılınca; karşı tez de yoksa bunu vermek basının suçu değil tezleri ileir sürüdldü. Buna cevaben de 'karşı tez sahipleri otopsinin netleşmesini bekledi, polisi hedef göstermek istemedi' açıklaması yapıldı.

Yazarlar Vakfı başkanı Mustafa Yeşil, medyaya kendini sorgulama çağrısında bulundu,

Şahin Alpay basında çoğulculuğa, kartele, şiddete çağrı dışında basın ve ifade özgürlüğü konusundaki eksikliklere değindi.Kanunların kısıtlayıcı olduğunu 4. yargı paketinin parlementoda olduğunu hatırlattı.Haber ve yorum ayrımı yapamadığımızı, yorumda da meslek ilkeleri ile çelişmemek gerektiğini belirtti.

İbrahim Güçlü, basın mensuplarının bölge ve kürt sorunu ile ilgili cahilliğinden dem vurdu. Detaylara dikkat etme ve olayın tarihi süreçlerini bilmenin zorunluluğunu vurguladı. Barış diyen bazı kişilerin aslında ne kadar savaşçı olduğunu toplum görüyor dedi. Resmi ideolojiye bağlı bir basın var,sadece devlet ideolojisi değil; bunun çeşitli alt ideolojisine bağlılık da mevcut dedi.

Vahap Coşkunkürt halkı bunu istiyor - türk halkı bunu istiyor diye genelleştirmenin yanlışlığının altını çizdi. Barışseverlerin seslerini duyurmanın önemini vurguladı.Habur olayını örneklendirdi. Hükümetin önce dönüşler sırasındaki gösterileri normal karşıladığını ancak medyanın olayı yenilgi gibi göstermesi ile geri adım attığını hatırlattı.

Muhammed Aker kürt toplumu türkiye medyasına güvensiz dedi.

Nevzat Çiçek misyon gazeteciliği yapılıyor özeleştirisinde bulundu. Süreci baltalamayacak haber yapmak nasıl olur düşünmeye davet etti. 

Kadir Üründül Artuklu Üniversitesi ile Kerkük Süleymaniye Üniversitesi arasındaki yazışmaya dair bilgi verdi. Süleymaniye Üniversitesinin resmi adı yazılırken, Kürdisatan kelimesinin  yazıldığını hatırlattı. Resmi yazışmalarda bunun geçtiğine dikkat çekti. Hükümetin barış adımlarını ciddiye almak gerektiğini belirtti.

Ümit FıratTV tartışmalarını eleştirdi. İnsanların birbirine gol atmak için biraraya getirildiğini söyledi. Dizilerde sahte dünyalarda birileri polis birileri korucu oluyor; uzlaşmaya katkı niyeti ile de olsa ötekileştirici yapımlar ortaya çıkıyor eleştirisinde bulundu. Medya hükümetlerin kaderini tayin eder durumda, rolünü abartmıştır dedi. Türkiye Türklerindir diyerek bütün kürtlere hakaret edilmektedir dedi. Uzlaşma gündeme geldikçe karşıılığında ne verildi diyerek bir dil oluşturmanın yanlışlığını vurguladı. Görüşmelerden ne çıkar yerine kimin görüşeceğine takılmanın yanlış olduğunu söyledi.

ilhan Kaya; katılımcılardan bilinen isimler olan Mahmut Övür ve Mete Çubukçu'ya sitem ile Türkiye Türklerindir sloganını neden sizler sorgulamadınız dedi. 'Temiz sayfa açıyoruz diyorlar ama hala aynı tavır var medyada' dedi ve açlık grevleri döneminde Dicle Üniversitesinden dağa çıkan öğrenciler olduğunu aktardı. Hem bölgedeki kürt medyasını hem mekez medyayı iki etnik kökenden gelen bazı kişileri, düşmanlaştırıcı ve canavarlaştırıcı şekilde genelleştiren ifadeleri eleştirdi ve örneğin polis insanlıktan çıktı diye genelleştirmenin de yanlış olduğunu vurguladı. Herkes kendi ideolojik filtresinden geçirerek gerçekten uzaklaşılıyor dedi.




“TOPLUMSAL UZLAŞI ve MEDYA”


Çalıştayı Sonuç Değerlendirme Notları



23 Şubat 2013 tarihinde Diyarbakır’da gerçekleştirilen Toplumsal Uzlaşı ve Medya başlıklı Medialog Platformu tarafından düzenlenen çalıştayda katılımcılar aşağıdaki hususları vurgulamışlardır.


  1. Çoğulcu, özgür ve editoryal bağımsızlığa sahip gazetecilerin meslek ahlak ve ilkelerini benimsediği medya, demokrasinin vazgeçilmez bir unsurudur.
  2. Medya, demokrasi, insan hakları ve evrensel hukuk ilkelerine bağlı, her inanç ve kökenden vatandaşların hak ve özgürlüklerine saygılı olmak ve bunları savunmak zorundadır.
  3. Medya barışa katkı yapmalı, bunun için bütün yurttaşların kimlik, kültür ve diline tam saygı göstermelidir.
  4. Medya kimlikleri ötekileştirmekten kaçınmalı, ırkçılığı, ayırımcılığı ve şiddeti mahkum etmelidir.
  5. Medyanın asli görevi gerçekleri olduğu gibi çarpıtmadan yansıtmaktır.
  6. Medya empati duygusu ile hareket etmelidir.
  7. Medyanın çoğu zaman temel gazetecilik ve etik ilkelerine bağlı kalmadığı, haber ve yorumların birbirine karıştırılarak verildiği ve bunun özellikle bölge ile ilgili yayınlarda  ön plana çıktığı görülmektedir.
  8. Medyanın etnik, inanç ve sosyal farklılıklar hakkındaki bilgi yetersizliği toplumun genelinde yanlış algıların oluşmasına sebep vermektedir.
  9. Medyanın yazdıkları gördükleri aktardıkları kadar; görmedikleri, göremedikleri görmek istemedikleri ve yazmadıkları da uzlaşıya ulaşmada engel olmaktadır.
  10. Medyadaki genellemeci üslup toplumsal uzlaşı zeminine zarar vermektedir.
  11. Şiddet dışındaki bütün görüşlerin ifade edilmesine imkan verilmesi gerekmektedir.
  12. Olumsuz vakalarda etnik ayırımcılık içeren ifadelerin kullanılmasından kaçınılmalıdır.
  13. Objektifliğin yanı sıra Vicdan ve Empati perspektifi de göz ardı edilmemelidir.



21 Şubat 2013 Perşembe

'GEL LİNCE GİDELİM' VE 'TERÖRİSTLE KUCAKLAŞMAK'


Bugün genel başlıklarda, Sinop-Samsun olaylarında kim işin içinde sorusuna cevap veren manşetler ve ilk sayfa haberleri dikkat çekiyor. Kimi gazete hala; ‘oklar AKP’lileri adres gösteriyor’ kimi de ‘oklar CHP’lileri gösteriyor’ diyen demeçleri, başlığa çekiyor.
Birgün; Samsun’da polisin koluna girmiş bir protestocunun videosunu ilk sayfada haberleştiriyor. Bazı gazeteler ise manşette kendi gündemlerini yapmışlar.
Milliyet, komisyon başkanının açıklamasına yer vererek, Uludere Raporunu hatırlatıyor.


İşte Özetler

Bugün Birgün ile başlarsak;

BDP’lilerin treröristler ile kucaklaştığı görüntüler üzerinden mecliste dokunulmalzık dosyaları hazırlanmıştı. Sarılmak gibi bir eylem suç olarak görüldü. Asıl muhtemel hedef Silahlanalım diyen BDP’li vekilin dokunulmazlığIı ve bu şiddet söylemi olduğu yorumları yer aldı basında. Ama sarılma görüntüleri daha erken yapıldığından ilk olarak, o konuda hazır dosya işleme konuldu. Bir nevi ‘şiddete çağrıya’sarılmaya soruşturma’ ile cevap verildi. Yeni dosyanın vakit kaybettireceği ve hemen cevap verilmek istendiği yorumları yapıldı. İktidar partisi her iki eylemi de şiddetle kınadı.

Şimdi bugün Birgün ilk sayfaya bakınca, Kanka Gel Lince Gidelim diye bir haber var. Samsun’da ‘lince’ gittiği belirtilen bir kişinin youtube daki görüntüleri aktarılıyor. Protestocu, polisin koluna girmiş sarmaş dolaş gidiyorlar. Bu ‘linçciye’ sarılan ve protestoculara müdahale kararında yetkisi olup olmadığı bilinmeyen bir polisten yola çıkıp; genel olarak polisin müdahaleyi ağırdan aldığını söylüyor haber. Aslında bu haber etkileyici. Daha önce BDP’lilerin teröriste sarıldı, basın ve halk tartıştı. Burada polisin protestocuya sarıldığı görülüyor. O protestocu, şiddete bulaştığı görülen bir protestocu mu? O polis, eylemi ağırdan almaya yetkisi olan bir polis mi? Bu soruların cevabı ilk sayfada olmalıydı. Asıl konu; barış sürecindeki eylemsizliklerini ve genel yaklaşımlarını; şehit verdiği bilinen bölge insanına ‘anlatmaya’ giden temsilci-vekillerin linç edilmek istenmesi iken ‘sen yaptın ben yaptım’a geri dönülüyor. Terörist ile kucaklaşma haberi nasıl verilmişti kimi gazetelerde ve bu haber nasıl verildi bakmak yeterli.

Bugün manşet ise Samsun’da Taş Atanlardan Biri Astsubay şeklinde. İfadesinde izinde olduğunu söyleyen astsubay’ın İzmirden geldiği aktarılıyor. Olaylarda 56 kişi gözaltına alınmıştı. İfadelerinin alınmasının ardından serbest bırakıldılar.14 kişinin sorgusu sürüyor.

Cumhuriyet bugün AKP Öncülük Etti manşeti ile çıkmış. CHPlilerin; Ak Parti’nin suçlamasına cevabı manşette.

Sözcü ise ilk sayfada Sinop Olaylarında Ak Parti Parmağı başlıklı bir habere yer veriyor.

Özgür Gündem sürmanşette; Sinop Özel Harp Tezgahı başlığı, dikkat çekiyor. BDP milletvekili Ertuğrul Kürkçü’nün ‘halkın değil gladio güçlerinin tezgahı’ yorumu aktarılıyor. Manşet Kürtçe; Bugün Dünya Anadil Günü.

Vatan’ın manşeti Üç İsim de İmralı’dan.

Yenişafak; Muhaliflere MİT Kalkanı başlığı ile Suriye sınırındaki Cilvegözü’nde yaşanan gerginlik sonrası muhalif liderlerin korunduğunu aktarıyor.

Milliyet’te ilk sayfada Uludere raporunun tamamlanmasına az kaldığını aktaran bir haber  var.Komisyon başkanı İlhan Şener’in ‘masum bir güvenlik operasyonu olabilir’ dediği aktarılıyor.

Hürriyet manşette; Kameralar Kalksın başlığını görüyoruz. Mobeseler Kalksın diyen telekulak komisyonu üyesinin sözleri; sosyal medyada da tartışıldı. Bazıları; mobese kalsın; avm girişlerindeki aramalar kalksın düşüncesinde. Dışarıda kameralar özel hayatı ihlal eder mi tartışılıyor ama içeriye, evlere giren kameraların ihlal ettiği kesin. Hala; yargı çetesi davalarında, ana muhalefete kurulan parti içi kameralı tuzakları yazıyor gazeteler ilk sayfalarda. ‘sokak da özel hayat’ düşüncesi  çok ince bir düşünce; Zeyid Aslan çok ileri bir yerden yaklaşıyor. Şu aşamada mobeseler ve avm kameralarının kimlerin eline geçebileceği özel hayatın gizliliğinin ihlali noktasında nasıl muhafaza edildiği falan düşünülebilir.

Güneş ilk sayfada Şemsiye Mangası başlığı dikkat çekiyor.Başbakanlıkta Yeni kurulan ekip ile yağışlı havalarda devlet büyüklerine şemsiye tutulacağı aktarılıyor.

Yeni Asya’da ise Bahçeşehir Üniversitesi Mütevelli Heyeti Enver Yücel’in sözleri manşette: Ulusalcı Eğitim Nükleerden Tehlikeli. ‘Suçsuz doğan çocuklar, ulus devletlerin ders kitaplarındaki telkinler ile birbirine düşman haline getiriliyor’ diyor Yücel.

Radikal, manşete, Yargıtay Başkanı’nın yargıyı birleştirme projesine itirazını taşıyor, Tek Çatı; Geriye Gidiş başlığı ile. Ali Alkan, Ak Parti’nin yargı ile ilgili değişiklik önerisinin AB normu ve yargı tarafsızlığı-bağımsızlığından geriye gidiş olduğunu söylüyor, HSYK’nın yapısına dokunmamak gerektiğini vurguluyor.

Sabah ilk sayfada Öcalan’ın kardeşine, ‘eş başkanlar şart değil kim gelse olur’ dediğini aktarıyor.

Taraf manşet, Said Nursi’nin Mezarı Isparta’da. Haber başbakanlık arşivlerinden çıkan bilgiyi paylaşıyor. Sürmanşette CHP içindeki yenilikçi kanat,kriz ve ayrışmaya dair çeşitli isimlerin demeçlerini toplayan bir çalışmaya yer verilmiş.

 

20 Şubat 2013 Çarşamba

SERBEST KALAN KCK'LILARIN MESAJLARI VE GAZETELER

 




Bugün temel konulara özetle bakarsak;
Serbest kalan KCK tutuklularının mesajlarının, her gazetede farklı bölümleri yer almış ve bu; tabloyu oldukça farklı gösteriyor. Ya soruşturmanın hukukiliğine yönelik eleştirileri görülmemiş, sadece barış mesajları ve İmralı sürecine yönelik destekleri verilmiş, ya barış mesajları görülmemiş 'süreç böyle giderse özgür hissedemeyiz' sözleri öne çıkmış.
Bunun dışında Karadeniz'de BDP heyetinin yaşadıklarına yönelik açıklamalar da bazı gazetelerde tek taraflı aktarılırken, bazı gazetelerde her ihtimal masaya yatırılıyor ve her kesime yönelik suçlamalar birarada görülmüş. Yine bütün gazeteleri okumadan olayın altında yatana dair bağımsız düşünmek neredeyse zor. Kimisi sadece MHP-CHP'yi hedef gösteren açıklamlara yer vermiş, kimisi AK Parti ve MHP yi sorumlu tutan açıklamaları vermek ile yetinmiş, aşağıda detayı yer alıyor, sadece bir gazete; Özgür Gündem; tüm olasılıkları ilk sayfasına çıkarıyor. Birgün'den Ertuğrul Mavioğlu'nun yazısı da bu noktada çok dillendirilmeyen bir düşünceyi aktarıyor. Manşette ise sadece Ak Parti ve MHP adres gösteriliyor. Türkiye'nin manşetinde ise; 99 Lİraya Kasko haberi dikkat çekiyor.
Yenişafak’ta; Sivas’tan sonra Samsun’da BDP’li heyetin yaşadıkları, Yine Linç Girişmibaşlığı ile ilk sayfada. Manşette ise Pollmark’ın sahibini konuşturmuşlar, Osmanlı İnterlandı Muhalefeti Korkuttu diyor. İktidar partisine rapor sunan bir araştırma şirketi sahibinin tespitleri dikkat çekiyor.
Günlerdir DHKP-C yi manşete taşıyan Zaman’ın manşetinde bu sefer operasyon var. 168 gözaltı duyuruluyor. Bu arada KCK soruşturmasında serbest kalan iki isim; Yenişehir eski belediye başkanı Fırat Anıl ve Kızıltepe belediye başkanı Ferhan Türk tahliye edildiklerinde ‘bu şekilde devam ettiği sürece kendilerini özgür hisetmeyeceklerini’ belirtmişler. Van’ın Bahçesaray İlçesinin Yolu Açıldı haberini ilk sayfada görüyoruz.D iyanetten Engelli Memura 2000 Kişilik Kadro bir diğer ilk sayfa haberi.
Milliyet; operasyonu, Devrimci Memura 28 Kentte Operasyon başlığı ile veriyor. Karadenizdeki olayları; Başbakan’ın açıklaması ile görüyorlar: ‘Sinoptaki Olaylar CHP ile MHP’nin Provokasyonu, Yasal Toplantıya Saygı Duymak Zorundasın’ diyor başbakan.Hasan Cemal de ilk sayfadan Erdoğan’ın Sinoptaki olayları kınayarak doğru tutum sergilediğini ifade ediyor. Kenya Benzetmesi başlığı ile Apo’nun Paris cinayetine ilişkinBeni Buraya Kim Getirdiyse Onlar Yaptı’sözü ilk sayfada. Bu sözler pek çok adrese yorulabilir. Bugün Beşir Atalay Başkanlığında Terörle Mücadele Yüksek Komisyonu toplantısı var. Atalay; sonra da Diyarbakır’a gidecek. Onu da hatırlatalım.
Hürriyet’te manşetten önce Nil Karaibrahimgil’in Londra moda haftasında, Burberry defilesinde giydiği pembe kıyafeti gösterir fotoğraf dikkat çekiyor. Kostüm müthiş ve çok iyi taşımış. Manşette bir özel haber var; Cansu Çamlıbel imzalı.İlk sayfada ayrıca; İlker Bşabuğu’un mektubu yer buluyor, kaçgündür yazarlarında yazdığı zaviye ile, Başbuğ; ‘Sakık Muteber de Koşaner Değil mi’ diye soruyor. Hiçbirşeyin göründüğü gibi olmadığı bu dünyada, bağımsız yargının itibar edip etmediği bir şeyin sorgulanmasının nedeni; güvenilebilen bir yargı imajı-algısıolmaması. Şemdin Sakık’a terörist diyen Başbuğ, terörist muteber onunla savaşan değil demeye getirmiş.Esad Halep’i Scudla Vurdu başlığını da görüyoruz ilk sayfada.
Star da bugün manşette önemli bir konuya yer veriyor. Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, tam gün yasası ile küsen doktorların dönüşüne yeşil ışık yaktı denilmiş.Bakan hocalarımızı tekrar kazanmak istiyoruz,konuşup formül bulacağız diyor. Bu haber Bu da Doktor ile Barış Süreci başlığı ile yer almış. Star sokağın gündemini de yakalayarak MHP lideri Bahçeli’nin araçta Ferdi Tayfur dinlerken çekilmişvideosunu da ilk sayfaya taşımış, Gurbetin Yollarına başlığı ile. KCK kapsamında içeri alınanlardan tahliye edilenlerin mesajı ilk sayfada yer bulmuş.Bu açıklamlarda sürece yönelik olumlu mesajlarıyansıtılıyor, sitem yansıtılmıyor.Hemen altında ise,DHKP-C’nin Kamu Yapılanmasına Darbe başlığını görüyoruz.
Güneş’te manşet Karadeniz Çıkmazı; spot: BDP’liler Mahsur Kaldı. Samsun’da yaşananlarıN aktarıldığı haberin fotoğrafı tabloyu gösteriyor.
Akşam’da; CHP li Umut Oran’ın teşvik yasasının uzatılması için verdiği teklifin ardından, uçakta Zafer Çağlayan ile arasınd ageçen diyalog manşette. İkilinin sıcak diyaloğu aktarılıyor.Demirtaş ve Türk’e Hükümet’ten Veto başlığı dikkat çekiyor.
Birgün’de KESK’E 28 İlde Operasyon başlığı sürmanşette. Linç Kardeşliği başlığı altında, AKP ve MHP’nin birlikte hareket ettiği iddia ediliyor. Milliyet’te Başbakan’ın CHP ve MHP’yi adres gösterdiği açıklamada, daha önce Sinop’taki olaylarda adı geçen gençlik kolları başkanına ve Sinop belediye başkanına dair bir cevap yoktu. Ertuğrul Mavioğlu ise bunun; sadece hassas vatandaşların işi olmadığını ima ediyor.Dink katliamı neyse bu da odur demeye getiriyor. Reha Erdem’in yeni filmi Jin ilk sayfada. Yargıtay’ın Tecavüz mü Sonrasındaki Dedikodular mı Ruh sağlığını Bozdu diye sorması da; Tecavüz mü Dedikodu mu başlığı ile bir diğer ilk sayfa haberi. Yargıtay’ın ‘ne farkeder’ diyen yerel mahkeme kararını onadığı aktarılmış.
Bugün; sürmanşette Baykal ile ilgili; yargıçetesi kapsamında kaset olayına sevindiği kayıtlara yansıyan; CHP eski milletvekili Tacidar Seyhan yazılı ifade verdi haberi yer alıyor.Seyhan’ın, çete lideri iddiasıyla tutuklanan Mustafa Özsoy’un başka dinlemelere ve kameraya dair kendisine bilgi verdiğini aktarıyor haber; Kamerayı Söylemişti başlığı ile. Başbakan’ın Başkanlık için ısrarcı olmayız açıklaması da Bugün ilk sayfada yer almış. ‘Örgütle bağlantılı’memurların gözaltında olduğu haberi de; Kriptolu Listede 605 Memur başlığı ile aktarılıyor. Mevzuyu en net anlatan haber aslında. Fakat ‘örgütle aktif bağlantı’ hikayesi biraz karanlık kalıyor.
Cumhuriyet; DHKP-C operasyonunu; Büyük Dalga Büyük Dram başlığı ile duyuruyor, bir çiftin bebeklerine bakacak kimse olmadığı için; 3 aylık bebekleri ile gözaltına alındığı ancak sonra tahliye edildikleri detayı aktarılmış ilk sayfadan. Silivri’de İmaj Taktiği başlıklı haberde ise, Başbuğ’un avukatızaviyesi ağır basıyor. Eski komutanların tanık olarak dinlenmesine itiraz dile getiriliyor. İlk sayfada yer alan Mustafa Kemal Erdemol başlıklı bir diğer yazıdizisi de önemli: Lazkiye-Şam Yolları:Suriye’nin Yeni Direniş Güçleri. Bu bölgelerden yansıtılan mazarada; Suriye ordusu duruma hakim, halk kaçmak yerine direnişe kartşı örgütlenmiş deniliyor. Bu hatta, bu manzara doğal.
Habertürk sürmanşet; Singapur’da ilk bebeğe doğum sonrası 12.000 dolar, yılboyu toplamda 166.000 doları bulan ödemeler var denilmiş. Manşette Başbakan’ın barış arayışını eleştirenleri ‘Bu Nasıl Vampirlik, kan sevdası,vicdansızlık’ dediği aktarılıyor. MHP liderinin de ‘çözüm süreci’ne dair Rüzgar Olur Savururuz çıkışı hemen altında yer almış.
Milli Gazete; Haçlı Sofrası başlığı ile çıkmış. Dünya, içinde bulunduğu ekonomik krizden çıkmak için doğal zenginlikleri sömürmek üzere Afrika’nın ‘başına çökmekle’ suçlanıyor.

17 Şubat 2013 Pazar

ÖRGÜT SÜREÇTE Mİ? KAMUDA TÜRBAN GELİYOR MU?


Bugün gazetelere bakıyorum. Çevik Bir’in çay istediğini aktaran Bugün ve Star, Pazar günü olması da hasebi ile, bugünün manşetini atmış. Star'ın ki ÇEVİK BİRE ÇAY DEMLEMEKTEN BIKTIM.

BUGÜN’de ilk sayfada Nuray Mert’in BDP’nin Şanlıurfa programında ettiği ‘PKK terör örgütü değil, devlet kendine başkaldıranlara terör der’ sözleri adres gösterilmiş. ZAMAN, DHKP-C işini takip etmeye devam ediyor. ABD büyükelçiliğine saldırıdan sonra aranan bir canlı bombanın babasını manşette konuşturmuşlar. Baba ‘önce beni vur’diyor. MİLLİYET, Devlette Zuhrevi Alarm’ başlığı ile eskort kızlardan hastalık kapan yetkililerin listesi olduğunu aktaran tuhaf bir haberi manşetten veriyor. TÜRKİYE'de ilk sayfada Sırrı Sakık’ın ‘PKK barışıbaltalarsa yakasına yapışırız’ sözleri dikkat çekiyor. Yenişafak Ekmeleddinİhsanoğlu’nun, kendisine; İslamı aşağılayan sorular soran Daily Show’da konuşmasına ‘YAKIŞMADI’ diyor, bence haksızlık ediyor. Eşref Bitlis’in hayatınıkaybetmesini inceleyen sabotajı araştıran dava zaman aşımından kapanıyor, konu neredeyse birtek TARAF ve ZAMAN’da. Bu arada İmralı süreci ile ilgili Özgür Gündem’den tutun da (İmralı Süreci ifadesi ile; detay aşağıda) Hürriyet’e(Erdoğan’ın ‘Biz zora talibiz, barışzordur’ sözü ilk sayfada) kadar tüm basında; süreçten umutlu bir hava var. Arasıra Emre Uslu'dan falan twitter'da gelen yorumlar ise mücadele mesajlarını öne çıkarıyor. Bu arada BDP li bir grup vekilin Karadeniz turuna çıktığını hatırlatalım.

BİRGÜN, KCK VE ÇHD soruşturmalarına dikkat çekiyor. Taylan Tanay Kandıra F Tipi Cezaevinden yazmış. GÜNEŞ ise Kamuda Türban Yasağı Kalkıyor diyen bir haberi, ilk sayfasında gören tek gazete. Milli Gazete ise Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yabancı gazetelere verdiği 14 Şubat temalı İstanbul tanıtımının çalışmasına tepkisini ‘Ölçü İslam’başlığı ile sürdürüyor. Bana fazla abartılı geldi tepki. Nedenleri aşağıda. Yine Milli Gazete’nin Hayra Hayır başlığı ile eleştirdiği Terörizmin Finansmanıyasası haberi ise çok açık akıcı bir dille yazılmış. Bu yasa ile AB ve ABD aleyhine para toplayan STK ların cezalandırılması gündemde. İslami STK mı Terör Örgütü mü tartışması önemli. Bugünlük bu kadar...

______________________________________________

İŞTE GÜNÜN İLK SAYFALARI VE MANŞETLERİ

TÜRKİYE MANŞET: SİLAHLARI GÖMÜN Başbakanın’ın Mardin’den barış mesajı verdiğini aktaran manşet.

İLK SAYFA: LAİLA NIN PATRONU ŞEFİK ÖZTEK KONUŞTU: LAİLA YI, ANTİDEPRESANLA AMBULANSLARDA YÖNETTİM

İLK SAYFA: RAKAMALAR SÖYLÜYOR 52 BİN MİLYONER VAR.

Adeta Cumhuriyet Gazetesinin dünki ‘Her 3 Kişiden Biriİcralık’ haberine bugün cevap verilmiş. BDDK verilerine göre bankada 2012 de 1 milyon lira üzerinde hesabı bulunanların sayısı 52 bin.

İLK SAYFA: SAKIK’TAN PKK YA: BARIŞI ENGELLERSE YAKASINA YAPIŞIRIZ

YENİŞAFAK MANŞET: AB KRİTERLERİ YERLE BİR

At eti skandalı ile sarsılan AB’de, helal gıda yasağına hazırlık eleştiriliyor. Güzel manşet. AB deki gıda denetiminin sorgulanırlığına dikkat çekilmiş

İLK SAYFA: YAKIŞMADI

Ekmeleddin İslamoğlu John Stewart’ın Daily Show’una konuk olmuş. Yenişafak gazetesi bu konukluğu Yakışmadı başlığı ile veriyor. Gerekçe olarakta Stewart’ın İhsanoğlu’na İslamıyatı aşağılayıcı sorular sordurmasıgösteriliyor. Program muhabiri, ingiliz komedyen John Oliver’in İhsanoğlu’na ‘Sizİslam dünyasının sesisiniz, çocuklarımızı ve bizi öldüreceğini söyleyen o ses bu mudur’ diye sorması örnek gösteriliyor.

Bence İhsanoğlu’nun programa katılması da, konuğun, komedyen olması hasebi ile sorduğu sorular da gayet yerinde. Aslında ironi yapıyor.

İhsanoğlu yukarıdaki soruya, taklit ettiğiniz ses, marjinal grupların sesidir cevabını vermiş .Gayet yerinde, doğru izaha muhtaç olmayan, özgüvenli ve konumuna uygun bir cevap.

Bir sonraki soru ise, biraz daha kabullenmesi zor amaİhsanoğlu’nun cevabı ile ironi tamamlanıyor. ‘Ne yapacağımızı bilmiyoruz herşeyi denedik, müdahaleyi denedik, savaşı denedik ‘ diyen Oliver’e ‘Öldürmenin terör sorununa çözüm olduğunu düşünüyorsanız, sorun o zaman ortaya çıkıyor, 1 terörist öldürdüğünüzde on terörist ortaya çıkıyor’ cevabını veriyor. Sahi ABDırak’a da terör ile savaş için ‘müdahale’ etmişti değil mi? Afganistan’a da... Sonuç ne olurs aolsun ABD kamuoyuna islamafobi medya propagandaları ile bu kadar hakim olmaya başlamışklen, verilen bu mesajları da sorulan bu soruları da önemsiyor, İhsanoğlunu’da tebrik ediyorum.

Erdoğan’ın Mardin ziyareti haberi, haberin Fatma Şahin’in elini tututtuğu fotğrafının gölgesinde kalmış.

Yneişafak’ta Metin Yüksel’in anıldığı gecenin haberi de ilk sayfada.

ZAMAN MANŞET: OĞLUM ÖNCE BİZİ VUR

Zaman DHKP-C yi takip etmeye devam ediyor. Dün manşetten ABD Büyükelçiliği saldırılarından kaçan DHKPC canlı bombalarının arandığını aktarmıştı.Bugün o arananlardan birinin babasının seslenişini manşete çekmişler.

İLK SAYFA: EŞREF BİTLİS DOSYASI ZAMAN AŞIMINA UĞRADI AİLE TEPKİLİ

ZAMAN, Cumhurbaşkaının korumaları ile röportaj yapmış,ilk sayfadan anonsu var. Deşifre olmasalar daha iyiydi

MİLLİYET MANŞET:DEVLETTE ZÜHREVİ ALARMI

Günün olay manşetlerinden biri Milliyet’te: ‘Savcılıktan pekçok kamu kurumuna, personeliniz bulaşıcı hastalık taşıyan eskort kızlar ile irtibatlı uyarısı gitti. En uzun liste 207 kişi ile emniyetten’ denilmiş. Kimin hangi hastalığı taşıyan hangi eskort ile olduğunun haberi neden manşete çekilir? Bu özel hayat ve tercihler değil mi? Savcının bu uyarısı haber olmasına haber ancak yine de bilemedim.

Milliyet, haftasonunun iki yeni yazarı başlığı le Mirgün Cabas ve Nagehan Alçı’yı duyuruyor. İkili konum ve tavırları itibarı ile tam görüş- karşı görüş yazarı olmuş gibi duruyor. Ama bugünkü yazılarına bakınca başka tellerden çalacaklar gibi tarz olarak. Nagehan’ın yazı başlığı ilk sayfada: Cezaevinde Mama ile beslenen komutan kim? Cabas ise; yeni Papa’nın Gana’lı olabileceğini yazarak global bir başlangıç yapıyor.

İLK SAYFA: ESKİTÜRKİYE GÜZELİ’NİN ZORLU ANNELİK SINAVI

Defne Samyeli de eski Türkiye güzeli Özlem Kaymaz ile röportaj yapmış. Fotoğrafa bakınca; Samyeli ile röportaj yapılmış sandım.

İLK SAYFA:BARTHOLOMEOS: OKULUMUZ NEREDE?

Bartholomeos’da Milliyet’e konuşmuş, Patrik, arazi iadelerini ise olumlu gelişme olarak nitelendirmiş. Röportajda Pelin Batu imzası var.

ÖMER MADRADÜNYADAKİ ŞİDDET KARŞITI GÖSTERİLERE VE WASHINGTON DAKİ İZKLİM DEĞİŞKLİĞİMİTİNGİNE DİKKAT ÇEKİYOR.

İLK SAYFA: BANKALARDAKİ PARANIN YARISI MİLYONERLERDE

BİRGÜN: SÜRMANŞET: KANDIRA CEZAEVİ BARO GİBİ

Birgün sürmanşette ÇHP operasyonuna dair habere yer veriyor. Tutuklu avukatlardan Taylan Tanay Birgün’e yazmış: ‘Nerede hak ihlali varsa oradaydık, Sakarya’da tecavüz edilen çocuğumuzun duruşmasında, Erzurumda 14 yaşındaki çocuğumuz için açlık grevindeydik.Polis Jandarma infazlarında bedeli ne olursa olsun adalet isterdik diyor Tanay...

İLK SAYFA: BDP’NİN TUTUKLU ŞIRNAK VEKİLİ SARIYILDIZ İMRALI SÜRECİNE DESTEK İSTEDİ: ÖFEKELERİMİZİ BARIŞA BAĞIŞLAYALIM

İLK SAYFA: BAYATINI GETİRENE BEDAVA EKMEK

İLK SAYFA: MOBBİNG YARGIDA HAFİFE ALINIYOR

Mobbing-Der başkanı İşyerinde psikolojik şiddet ve dışlama olarak özetlenen mobbing ile ilgili Yargıtay’ın yaklaşımını eleştiriyor. Son derece önemli bir haber ve konu.

GÜNEŞ MANŞET: BAYATI GETİR TAZEYİ GÖTÜR

İLK SAYFA: KAMUDA TÜRBAN YASAĞI KALKIYOR

Bekir Bozdağ yeni anayasa açıklamalarının içerisinde, din ve vicdan hürriyeti ile ilgili kısımda bir madde ekeleneceğini belirtti. Buna göre; kamuda türbanın önü açılacak.

İLK SAYFA: DAYAĞI SİNEYE ÇEKMEYİN

Erdoğan Mardin’de kadınlara seslendi.

HÜRRİYET MANŞET: REVAKLAR PAKETTE: İŞTE KABEDEKİ İNŞAAT

Kabe’nin tavaf alanının genişletilmesi için yapılan çalışmada Osmanlı revaklarının yıkımdan kurtarılarak paketlendiği aktarılıyor. Haberde detaya girilene kadar, spotlarda ve başlıklarda ‘Kabe’nin genişletilmesi’ifadesi kullanılmış. Ancak ana metine girilince ‘Kabe’nin tavaf alanı’ifadesini görüyoruz. Bilmeyen; Kabe yani 4 duvar olarak bilinen kutsal yapıgenişletiliyor diye düşünebilir. Bu ifade her yerde Kabe yerine ‘Kabenin etrafıveya tavaf alanı’ olarak geçse iyi olurmuş.

AJDA YAZIYOR: SARIŞINLAR NEDEN DAHA ÇEKİCİ...

IRMAK’IN CESEDİ BULUNDU

Hürriyet’te bu Pazar günün ruhuna uygun şekilde netameli hiçbir konu yok.

STAR MANŞET: ÇEVİK BİRE ÇAY DEMLEMEKTEN BIKTIM

Çevik Bir’in koğuş arkadaşı Emekli Tuğgeneral Ünal Akbulut, Bir’in devamlı ‘çay demle’ talimatlarına isyan etmiş. 28 Şubat tutuklusu Akbulut, 6 kez dilekçe vererek yerinin değiştirilemesini istedi ve sonunda nakledildi. Günün manşeti.

İLK SAYFA: SİLVİRİ CEZAEVİNDE NİKAH PATLAMASI Tutuklu ve hükümlülere; eşler ile özel görüşme düzenlemesinin arnından nikahlanan tutuklu sayısı arttı denilmiş. Yine de üzücü bir haber.

İLK SAYFA FEHMİKORU: VURUN THY’YE Güzel cevaplar içeren bir yazı.

BUGÜN MANŞET: GENERALİN ÇAY İSYANI

İLK SAYFA: PKK BİR TERÖR ÖRGÜTÜ DEĞİLDİR

Nuray Mert’in sözleri dikkat çekiyor. Mert ‘PKK bir terör örgütü değildir, devlet kendine başkaldıranları terör olarak tanımlar’

İLK SAYFA: 300 DOKUNULMAZLIK DOSYASI DÜŞECEK

4. Yargı paketi kapsamında TBMM deki dosyalar düşüyor. 932 den 300 ü düşecek.

POSTA MANŞET: SPORDA BAŞÖRTÜ SERBEST Federasyonlara talimat...

CUMHURİYET MANŞET: FIRSATÇILARIN DARBE GİRİŞİMİ

Haklarında soruşturma açılınca; baro yönetimi düşer mi düşmez mi tartışmasını gündeme getiren manşet, Baro Başkanı Ümit Kocasakal’ın tepkisi açısından aktarılmış

İLK SAYFA: ADİL GÜR: AÇILIM AKP TABANINI BÖLDÜ

MİLLİ GAZETEMANŞET: ÖLÇÜMÜZ İSLAMDIR

Kültür ve Turizm Bakanlığının 14 Şubat için yabancı gazetelere verdiği ilan tartışılıyor. Milli Gazete bu ilanı, cami silüeti önünde aşka davet etmek ve transparan kıafet öğesi nedeni ile eleştirmişti. Bu iktidar belli hassasiyetler ile oy toplamakla birlikte, sadece o hassasiyetlerin söylemi ile %50 leri bulmuş bir iktidar değil... 14 Şubat dine aykırı değildir. Senai Demirci sevgiyi ifade etmeye neden olan bir günü kim kötüleyebilir diyor.Herkesin sevgilisine, sevme şekline göre değişen bir gün. Cami önünde aşk tanımı, bana o reklamdan biraz daha ağır geldi. Ülkemize sevgililer gününde eşler de gelebilir, sevgili olamlarında bir günahkarlık aşamasına dahi ulaşamamış inançsızlar da. Ancak seçilmiş iktidarın kaynaklarının veridği reklamda; şeffaf kıyafetli kadın kullanılması hassasiyetini anlıyorum. Milli gazetedeki kardeşlerimiz burada fazla detaya takılıyor ve ruhsatları kaçırıyorlar. Fotoğraftaki kadın yabancı,inançsız bi rmodel olabilir. Bugünün koşullarında savaşların ekonomik-gaz gibi etmenler üzerinden ve farklı yürüdüğü bir ortamda ekonomi bir mücadele yoludur. Reklam da onun bir unsurudur. Yabancı gazetelere turist çekmek amaçlı 14 Şubat reklamı vermenin de, o fotoğrafta cami olmasının da ne mahsuru var? Olmasadaha iyiymiş ama bunu manşete çekmeli mi bilemedim.

İLK SAYFA: HAYRA HAYIR

ABD VE AB nin çıkarlarına aykırı yardım ve para toplayan STK lara dair yasal düzenlemeye tepki gösteren bir haber. İslami STK mı Terör Ögütü mü? BM nin belirleyeceği listelerde bu ayrım nasıl yapılıyor? Gül’ün bu terörün finanasmanı yasasını hızla onaylamasına da dikkat çekilmiş.

HABERTÜRK İLK SAYFA: YENİDEN YARGILANABİLİR Mİ

4. Yargı paketi ile yeniden yargılamanın tarihi sınırlarıkalkıyor denilmiş. Öcalan yararlanabilirmi yararlanamaz mı uzmanlar farklıkonuşuyor.

YENİ ASYA İLK SAYFA: ESAD ZULMÜNUN BİR HAFTALIK BİLANÇOSU: 102 ÇOCUK 866 ÖLÜ

SÖZCÜ MANŞET: PAŞALARA ADALET İŞKENCESİ

28 Şubat soruşturmasında gözaltına alınan emekli paşaların manevi işkence sonucu yorgun düşüp mahkeme sıralarında uyduğunuyazıyor. Korelasyon doğru mu, manevi işkence çeşitleri ve kıysalarını konuşmak zor ama cesur manşet

TARAF MANŞET: ÖZEL KUVVETLER LEGAL Mİ DEDİNİZ?

28 Şubat soruşturmasında darbenin psikolojik harekatını özel kuvvetlerin yürüttüğü aktarılıyor. Acak sorularda özel kuvvetlerin yaptığıbelirtildi diye bir cümle nasıl geçer, geçtiyse de haberde bu hali ile nasıl yer alır anlamak zor. Soru cevap almak için sorulur, böyle olup olmadığı soruldu denilebilir.

ÖZGÜR GÜNDEMMANŞET: FREEDOM FOR ÖCALAN

The Guardian gazetesine verilen ilan manşette. 15 Şubat Öcalan’ın yakalanma yıldönümünde başta Strasburg olmak üzere çeşitli Avrupa kentlerinde mitingler yapıldı. Ancak Özgür Gündem bu kapsamda verilen ilanı da; ‘Demokratik örgütler imralı sürecine ilan ile destek oldu’ şeklinde duyuruyor. Sürece dair ifadeyi görmek önemli. Bu noktada sürecin neticesinin Öcalan’a özgürlüğü de içeren bir yere çekileceği öngörüsünü okumak mümkün. Karayılan’ın ise mesajında; ‘iki eksen üzerinde çalışıyoruz, mücadele ile sonuç almak istiyoruz fakat çözüm ve barışa da çığız. İmralı’da önderliğimiz mesaj verirse biz açığız’ dediği belirtiliyor.

TÜRKİYE PLANI ELE GEÇTİ

Kobani yani Batı Kürdistan olarak geçen bölgede(Suriye)Azadi Partisi üyesi Mahmut Kerho’nun yakalandığı yazılmış. Kerho parti üyesi diye neden yakalanıyor? Evinde Türkiye planı çıktığı aktarılıyor. ‘Belgede silah sevkıyatı ve saldırıların Türkiye’den olduğu yazılı’ denilmiş. Sorular çok. Burada ÖSO VE Kürtler birbiri ile çatıştı. Yönetim bu bölgede Kürtleirn elinde. Buradaki Kürtler özgürlükçü değil mi? Kürtler Kobani’de devlet kurumlarına nasıl el koydu ve kendi otonomilerini uygulama yoluna gittiyse, bazı kesimler de benzer mücadeleyi yapıyor. ÖSO örneğin. Aslında tümünün Esad’a karşı bir isyana kalkışması zulmü arttıran nedenlerden biri. Ülkede baskı mevcuttu belki ama şimdi daha çok kan aktı ve akıyor.Şimdi kendileri aynı yöntemi uygulayan YPG ve Suriyeli Kürtler, diğer Suriyelilerin seçimlerine saygı duymak yerine mücadelelerini hala şiddet ile çözüyorlar. ÖSO ile çatışılması ve anlaşılamaması her iki taraf açısından da acı. Muhaliflerin yönetimle diyalog kuramaması da, yönetimin şartlarında ısrar etmesi de aynı öyle. Bir insanın Azadi partisi üyesi diye ‘yakalanması’nı öğrenmek beni üzüyor. Suriye’deki pekçok şey gibi. Türkiye’nin bu konudaki tutumu da tek açıdan değerlendirilebilecek bir durum değil.