1 Ocak 2014 Çarşamba

Elinde silah olmayan örgüt...

Birilerinin Başbakan Erdoğan'a  sopa gösterdiği açık... Peki ya hukuk? Günlerdir çelişkilerin altından kalkamıyoruz. Altından kalkanlar var. Bazıları kesin çizgiler ile bir boyuta zaten inanmış sorgulamadan gidenler. 
Samimi sorular var... Günlerdir sorulan... Ve bu yazı bir "sorular yazısı" aslında... Zira doğru soru, doğru cevaplar için başlangıcın olmazsa olmazı.
****
Cemaat kullanıldı mı? Bugüne kadar veya referanduma kadar fiilen iktidarına, muktedirliğine şüphe ile bakılan (başörtü düzenlemesi vs nedeni ile) Ak Parti darbeler ile yüzleşmeyi, cemaat savcıları olduğuna inanılan yani bugün örgüt denilen yapı olmadan yapabilir miydi? Bu bir koalisyon muydu? Veya gönüllü bir koalisyon muydu? Eğer öyle ise bu süreç nasıl yürütüldü?  Malum davalardaki bazı hukuki itirazlara dair gözardı edilen tutuma mecbur kalınmış gibi davranılmasının sebebi ne? Davalar prensipte haklı ve bugüne kadar müesses nizamın, hukuki zemine taşınmasına izin vermediği suçlarla yüzleşme olarak görülebilir. Ancak içine kısmi hukuksuzluk karıştıysa bugün dikkat çekilen bu hususlar neden o zaman görülmedi? İtirazlar neden şimdiye kadar yasal düzenleme ile cevap bulmadı da şimdi bu gündemde? Darbeler ile yüzleşebilmek için kısmi olarak hatalara göz yummaktan başka çare yok muydu? Eğer öyle ise yürütmenin bu durumdaki payı bugün nasıl değerlendirilir? Bugün yeniden yargılama gündemdeyken hükümetten isimlerin de dinlenmesi gündeme gelir mi? Genelkurmay Adli Müşavirliği bu itirazları, tapelere ekleme yapıldığı ve bazı çevrelerin avukatların uzun zamandır aktardığı nüansları tek tek yeniden inceliyor...
****
Bu ülke 'sözümüzü yap yoksa yargılanırsın' ülkesi mi? Bu yolsuzluk davasının gelişi ve zamanlaması için de geçerli olabilir, 3 Şubat 2012 deki böcek meselesinin açıklığa kavuşmaması hali için de, sponsorluklar için de...Manzara bu. Bu derken uzaktan görünen, havada uçuşan karşılıklı iddialar bunlar. Açıkları bulup yargılama elbette hukuki bir işlem. Burada sorun eğer öyle ise bunun talimatla, hukuk dışı cevaz ile olması iddiaları. Yürütme yargının hukuk dışı bu şekilde işlediğini konuşunca yargıya müdahale etmiş olmaz. Ancak ıspat etmesi gerekir. Doğru kadrolar ile yargı bağımsızlığını garantilemek de yürütmenin görevi değil mi?  Hükümet bu konuda 12 Eylül referandumunda HSYK üzerindeki denetimini kaldırarak çeşitliliğe izin veren bir düzenleme geçirerek uyguladı aslında. Ancak bugün hata yaptıkllarını, yargı bağımsızlığı sanılanın, suistimale yol açabileceğini gördüklerini ifade ediyorlar... 
****
Şunu söyliyelim, eğer yargıdaki olası yanlışları şüpheleri dile getirmek yargıya müdahale ise, "bu cemaatin işi değil, hükümet-yargı kavgası" diyip bir kısım yargının yargıyı sopa gibi kullanmasını isteyen çıkar gruplarının ki de yargıya müdahaledir şüphesiz. Ak PArti'li Mehmet Ali Şahin'in Yargıtay iddiası örneği bir diğer konu. Yargının kararlarını Pensilvanya'ya sorduğu doğru ise bu neden şimdiye kadar değerlendirilmedi? Bilinmiyor muydu? Bu cepheleşemede tavır belli edip pozisyon arayanlar bazı şeyleri yeni mi açıklıyor? Belki de Pazartesi bazı gazetelere Başbakan Erdoğan'ın sözleri üzerinden yansıdığı şekli ile sadece iş takibi yapmaya kalkan savcının işidir bu gözaltı kararlarından bazıları... Yolsuzluk operasyonuna dair verilerin POLNET'e yani emniyet sistemine girilmediği haberlerini görüyoruz. Bu bir usulsüzlük mü değil mi? Kamuoyu neye inanacağını bilmiyor. 
Yıldırma ve korkutmada çeşiştli boyutlar, gücün kimde olduğuna ve buna bağlı çıkar beklentilerine göre alınan pozisyonlar var.
Diyorlar ki, Güneydoğu'da Cemaat olmasaydı Ak Parti'nin oyları hile ve çeşitli baskılar ile BDP olarak çıkardı... Demek ki beklentiler var. Bu beklentiler karşılanmadığında bir dahaki seçimlere kadar Ak Parti teşkilatlarından çekilir destek vermez ve oy vermezsiniz olur biter. KCK eşbaşkanı Cemil Bayık ANF açıklamasında Paris cinayetine atıfta bulunarak "...hareketimizi tasfiye planlamalarına Fethullahçıların merkezinde yer aldığı paralel devlet fazlası ile girmiştir... Katil zanlısı Ömer Güney'in izleri Fethullahçılar ile ilişkileri olabileceğini gösteriyor" diyor. Bunu daha önce Murat Karayılan'da söylemişti. Buna dosyada delil görmedik. Hükümetin bu konudaki bilgisi şu dönem sık sık gündeme getirildi. Bir diğer soru, Bayık, BBP ve Alperen Ocakları nı neden gündeme getirdi? 
Tüm bu çatışmanın siyasi karşılığına bakalım.Türkiye'de AK Parti karşısına çıkarılacak olası koalisyonlarda üç temel eksen var. Bu ülkede muhafazakarlar, uzun yıllar yaşadıkları mağduriyetler nedeni ile Ak Parti döneminde insan yerine konulduklarını hissetti. Bu kesim CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun kendilerini kucaklayacağına inansa da alt kadrolar ve CHP tabanının hala sokakta, kamuda, kendilerini öteki olarak gördüğüne emin. Bu kesimin bilinci bazı şeyleri kolay unutmaz. Unutmaları îçin şu an dahi yeterli güven ortamı görmediklerini gözlemliyorum. Bir diğer kesim yine çeşitli Devlet politikaları ile mağduriyet yaşamış ve kendilerini özgürlük mücadelesine adadıklarına inanan Kürtler. Bir kesimi çözüm sürecinden umutlu bir kesimi ise oyalandıklarını kandırıldıklarını düşünüyor. Bu noktada Ak Parti'ye karşı yürütülen mücadele, örneğin Bayık'ın bahsettiği gibi durumlara dair  hükümetin bilgisi ve tutumu gibi ithamlar ortaya konularak bu kesimin güveni üzerinden ilerletilebilir. Bir diğer konu Kürt meselesinin çözümünde ortaya konulan özgürlükçü tutumdan rahatsız olan milliyetçiler. Yani BBP ve Alperen ocaklarının bu meseleye yaklaşımı. Onlar da sokağın bir kesimi. İşte bu mücadele bu eksenlerden gidiyor. 
Bunun dışında Ak Parti seçmeninin güvenini sarsacak ve muhafazakar çevrelerde yadırganmaya yol açacağı tahmin edilen kaset savaşları hala gündemde. Ancak Gazze bombalanırken, Suriye kanamaya devam ederken Başbakan'ın örgüt dediği ve aslında bir kısım tabanının manevi tarafına inandığı Cemaatin, bu kesimler nezdindeki en büyük itibar kaybı liderinin ABD'de olması nedeni ile "siyonist rejim ile işbirliği içinde" olduğuna dair yaygın kanı. Burada yukarıda MHP'yi zikretmedik zira Bahçeli bugüne kadar kendi tabanını gerek Kürt meselesine tepkiler gerek başka konularda tuttu. 
Velhasıl bu mücadele, "hepsini cemaat yapsa da yolsuzluğa karşıyız" diyenler ile "Türkiye'nin istikrarını istemiyorlar" diyenler arasında devam ediyor. Bu süreçte "silahsız örgüt olmaz" diyenler ile "daha ağır suçlar da vardır" diyenler ayrışacak. CHP içinde de böyle düşünenler var. Örgüt suçları düzenlemesinin detayları da bu konuda önem taşıyor. Bu ortamda herkese gelecekten emin, huzurlu, istikrarlı bir yeni yıl dilemek kolay olmasada yeni yılınızı kutluyorum.