1 Mayıs 2014 Perşembe

'Cumhurbaşkanı olmasın da ne olursa olsun'


Şöyle bir tweet okudum: 'Muhalefet liderleri, eğer içinizde biraz vatanseverlik varsa, istifa ederek Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olmasına engel olursunuz' Muhalefet liderleri muhalefet biçimleri ile fark yaratamıyor... Ancak istifa ederek kaos yaratan bir duruşla mı muhalefette iken yapamadıklarını yapacaklar? Bu da vatanseverlik olacak... İlginç...

Yani bir yasaya karşı, bir gidişata karşı, yaptırımı olan bir tepki göstermeye güçleri yetmediği için buna davet edilseler anlayacağım bu çağrıyı... Ama 'X cumhurbaşkanı olmasın' diye olunca bir tuhaf geldi bana...

 'Vatanseverseniz istifa edin ve bunu engelleyin' demek ne anlama geliyor? Muhalefet liderleri istifa edince ne olur bir düşünün... Tablo canlandı mı gözünüzde? Vatanseverlik etkili mücadelede direnmektir... Kaçmak da gerekir bazen, ama X şunu olmasın diye değil...

'Hukuk çöktü' diye istife edilse vatanseverliktir, 'yargı siyasallaştı' diye istifa da aynı...

 'Halk iradesine ipotek koyuluyor' diye istifa vatanseverlik olabilir.

Ancak bugüne kadar yargı, halkın başka kesimlerinin temsilcileri aleyhine siyasallaştığında ses etmemişlerin, şimdi tepki istifası da vatanseverlik olarak görülemeyecektir...

Bu durumda hangi vatan, kimin vatanı sorularına cevap olarak, ayrımcı bir bakışı somutlaştırmış oluruz.

Yolsuzluk yargılamaları için dahi istifa vatanseverlik değildir, zira şu anda bu yargılamalar için  muhalefetin değil yönetimin istifası hukuk yolunu açar. İstifa etmeleri de bir zorunluluk değil. Yani şu an bürokrasi ve siyaset dışı bazı isimlerin ifadeye gitmemesi dışında her şey normal aslında. Paraları götürmek normal demiyorum. Ama bunun süreci normal... Müzakere sürecindeki bir istihbarat yöneticisini sorguya çağırmak da normal değildi. Yasal altyapı boşluğu vardı ve bu kullanıldı. Yeni MİT yasası ile bu boşluklar dolduruldu.

Velhasıl istifa edilecek onca iş var... 'Halk bunu kesin seçer' korkusuyla muhalefeti istifaya çağırmak vatanseverlik olur mu bilemedim...

Yorum yok...

***

Ermenistan ve BOP

Sadi Somuncuoğlu Yeniçağ'da şunu soruyor:  'Dünya'nın her yerinden çifte vatandaşlık sıfatı ile Ermenilerin Türkiye'ye yerleştiğini düşünün... Vatanımız ne hale gelir...'

Bu Ermenilerin 'Batı Ermenistan'a yerleşip daha sonra baskı yolu ile plebisit gibi yöntemler ile Ermenistan'a bağlanabileceği ile ilgili bir hatırlatma yapıyor.

Birincisi bu Ermenilerin bir kısmının vatandaşlığı dahi yok... Toprak talebi bugüne kadar gündeme getirildi, doğru. Büyük Ortadoğu Projesi diye bir şey var, doğru. Bölge kaynakları ve İsrail'in civarında güçlü ülke rahatsızlığı da dikkate alınabilir... Ancak tüm dünyada düzen kurmak için yıllarını vermiş Ermenilerin koşa koşa Doğudki topraklarımıza yerleşmesi fikrini bu devirde bir türlü olası görmüyorum.

Kinci Ermeniler yok değil var. Türklere zulüm etmiş Ermeniler de vardır. Çocuk katili çetecikler... Ancak bu nefreti körüklemek yerine, konuşmak, Ermeni çetelerinin savaşta kimlerle işbirliği yaptığını anlatmak, buna karşı atılan adımlardaki hataları kabul ederek toptancı yaklaşımdan kaçınmak daha güzel değil mi? Hala şu an Ermenistan'dan Türkiye'ye gelip kaçak olarak çalışan onca Ermeni var Türkiye'de... Buraya gelenlerin, toprak, plebisit falan deyip Ermenistan ile bütünleşmek isteme olasılığı nedir sizce? Oradakiler buraya geliyor...

Bu fikirleri yayanların, Türkiye'nin aklının başına gelmesi için 'yiyecek ekmek bulamayacak kadar ekonomik krize girmesi' gerektiğini dahi tahayyül edenler olması aslında üzücü...

İşte bu zihniyetlerin temelinde ise siyasetçilerin toplumun ayrışması üzerinden oy toplarken yol açtıkları nefreti görmemeleri var. 'Darbeler ile yüzleşirken' mesela pek çok asker yakınını düşman etti yönetim kendine. Bu süreçlerde de ayrımcılığı tetikleyebilecek üslup kullanıldığı oldu. Oysa daha dün dahi Erdoğan, Gezi olaylarının başında, TV'ye çıktığında herkesi kucaklayacak bir konuşma yapacak mı diye kendinden en çok nefret edende dahi bir heyecan yaratacak karizmadaydı.

Velhasıl Ak Parti döneminde tek iyi dış politika gelişmesi olmadı, koltuğun yolu BOP eşbaşkanlığı derken dünkü liderlerimizi hatırlayın diyorum. Dışarıda ne oldu diyelim, ama İçeride terör-ölüm de olmasın... Dışarıda komşularımızda kardeş kanına engel olup ortada durabilseydik keşke, o ayrı konu. Bunlardan ders almalı.

Konular birbirinden ayrı gibi duruyor ama aslında her şey bağlantılı...

****

'Ateist Alevi' bir arada, Sünniler 'Cemaat' kavgasında...

Alman Cumhurbaşkanı ziyaretinin ardından farklı konular tartışıldı. Erdoğan'ın Almanya'nın desteklediğini söylediği 'Ateist alevi ve Almanya' ilişkisine dair söylemi ile kastını ben anladım. Almanya'nın veya bir dış gücün, ülkesine göç etmiş farklı etnik ve mezhep gruplarını kullanıyor olması ayrı konu. Bu gerçekle 'ateist alevi' diye itham şeklinde mücadele verilmez. Bu ancak dışlayan bir üslup algısı yaratır.

Alman siyasetçiye kızıp kendi ateistini, alevisini, O'na daha çok saygı duyar gibi görünsen de biraz daha itmiş olursun sadece. Onlar destekliyorsa sen daha çok destekle? İnançlara saygı İslamiyet'te yok mu? Cami bulamayınca kilise de namaz kılınamıyor mu?

Bu 'ateist müslüman' gibi bir şey zira. Aile kökü ve kimlik itibarıyla müslüman görünüp ateist olanlar gibi, alevi ateist de oluyor. Bu kişiler zaten bunu böyle izah ediyor. Belki Ateist olarak daha rahat kafaları... Ama yine de alevilik ile bağları olabilir. Sünni müslümanım diyenler birbirini yerken, ateist alevi, birlikte güçlü olmak adına Alevilerin haklarını savunabiliyor... Bundan ancak ders almalı. Bu kişiler Ali'siz aleviliğe değil de Ali'li aleviliğe inansalar da O'na ‘peygamber’ diyorlar.

Yani sonuçta sünni gibi inanmıyor olacak yine... Onun yanı sıra hem Ali hem Muhammed diyeni de var. Başbakan'ın yine buralara girmesi maksadını aşan tartışmalar doğuruyor.




--