Özkök, Hürriyet'in vakti zamanında okullarda başörtü için attığı ''411 el kaosa kalktı'' manşeti ile Taraf Gazetesi'nin Uludere için attığı ''Devlet halkını bombaladı'' başlığını aynı kefeye koymaya kalkmış. Ne diyelim. Asla anlamayacak aradaki farkı, o manşetin halkın iradesini baltaladığını. Veya anlamamazlıktan geliyor. O'na göre Devlet halkını bombaladı demek de fitne. 411 el kaosa kalktı derken, kaos çağrısı yaptığını, hedef gösterdiğini itiraf ediyor.
Halbuki o başlık, ''kaosa'' ifadesi ile salt yorumken, Devlet halkını bombaladı başlığı, sadece bir gerçeği ifade ediyor. Bombalamanın bilerek veya bilmeyerek olduğu kısmını ise yorumsuz okuyucuya bırakıyor. Biri halkın hakkını savunyor, haberi veriyor, diğeri halkın iradesi Milletvekilleri'nin milletin meclisinde oy kullanmasını sabote ederek, kaosla engellemeyi hedefliyor.
Özkök şimdi de kendine bir arkadaş bulmuş gibi seviniyor. Ama olmamış. Taraf'ın manşeti, Hürriye''in kaos manşetinden, daha hafif, daha masum ve en önemlisi daha adil. Edebiyatı ise her zamanki gibi güçlü.
Hala vicdanı olan varsa soruyorum demiş. Sorularına kısaca cevap verdiğimi zannediyorum.
----------------------------
İŞTE ÖZKÖK'ÜN O EŞLEŞTİRMEYİ YAPTIĞI YAZISI:
Öyle melun bir kafa ki, durmuyor
- Neydi o manşet?
Hani Uludere’deki o elim olaydan sonra “Taraf” gazetesinin attığı manşet?
“Devlet halkını bombaladı...”
Sen ki, ey büyük Türk devleti ve onun bugünkü sahipleri...
Yut ki yutabilirsen...
Yutamıyor musun? Tavsiyem, kızılcık şerbeti yap, iç...
* * *
- Dün Hürriyet’te Sedat Ergin’i okuyorum.
Hepimiz mutabıkız, düzgün bir gazeteci, ilkeleri var. Odur budur diye bakmaz.
Tabii ki yapılması gerekeni yapıyor.
“Taraf”ın manşetinden değil, ama basından yana çıkıyor.
“Söz konusu gazete haberinde hatalı olabilir” diyor, arkasından ekliyor:
“Ancak hata olması, bir demokraside Başbakan’a muhabirleri, yazarları ve gazeteleri hedef gösterme ayrıcalığı vermez” diyor.
Doğru mu söylüyor?
Bana göre doğru, başkasına göre doğru olmayabilir...
- Bu manşet, Başbakan’a onu yapma ayrıcalığı vermez, ama bana şu mütevazı soruyu sorma hakkını verir.
* * *
Ey, sen geçmişin manşetleri üzerinden recm üstüne recm yapan, eli taşlı, dili sopalı arkadaş...
Ey sen, elinden gelse, “411 el kaosa kalktı” manşetinden, kallavi bir darağacının üç bacağını imal edecek kafa...
Söyle bana ne düşünüyorsun “Taraf”ın bu manşeti hakkında?
Bak ne diyor: “Devlet halkını bombalamış...”
Söyle bana, bu laf, diline pelesenk ettiğin “411 el kaosa kalktı” lafından daha mı hafif, daha mı masum, daha mı adil..
İlahi bir güçten aldığı yetkiyle, o ilahi güç neyse, onun baltası kesilen; o gazeteciyi bu gazeteciyi her gün hapislere, sürgünlere, maltalara gönderen, elinden gelse darağacına çekecek, ileri demokrat arkadaş...
Sana soracaktım, vazgeçtim, sormuyorum.
Hâlâ vicdanı kalan varsa, ona soruyorum.
Hadi söyleyin, arada bir fark var mı?
Var...
411 milletvekili, elini bilerek kaldırmıştı.
Devlet o elim, elim olduğu kadar vahim hatayı, bilerek yapmadı...
* * *
Gelelim o “411 el kaosa kalktı” manşetine...
O gün ne demiştim? “Türbanlı kızlar üniversiteye girsin. Ama bunu Anayasa ile çözmeyin.”
Aynı sözü, Anayasa Mahkemesi Başkanı da söylemişti.
Peki bugün ne oldu?
Türbanlı kızlar artık rahatça üniversiteye girebiliyor mu?
Giriyor.
Peki bunun için Anayasa’nın değişmesi gerekti mi?
Gerekmedi.
* * *
Sense o gün ne demiştin?
“Milletin 411 seçilmiş temsilcisinin kaldırdığı el için sen nasıl da böyle bir şey diyebilirsin?”
Ben de demiştim ki, kalkmış eller vekil elidir. Kutsal el değildir. İnsan elidir.
Bak, aynı seçilmiş eller, maaşlarını yükseltmek için kaldırıldığında sen bile ne manşetler attın.
Ağzına gelen neleri söyledin.
Demek ki neymiş?
“Devlet halkını bombaladı” manşeti de, demokrasinin parçasıymış.
Demek ki, neymiş?
Manşet hatalı da olsa, basın özgürlüğünün parçasıymış.
* * *
İşte o yüzden diyorum...
Şu kafa var ya, şu benim kafa; öylesine melun bir kafa ki, yerinde duramıyor, kabına sığamıyor...
Fıldır fıldır dönüyor.
Görüyor, hatırlıyor...
Ee tabiatıyla hatırlatıyor...
Halbuki o başlık, ''kaosa'' ifadesi ile salt yorumken, Devlet halkını bombaladı başlığı, sadece bir gerçeği ifade ediyor. Bombalamanın bilerek veya bilmeyerek olduğu kısmını ise yorumsuz okuyucuya bırakıyor. Biri halkın hakkını savunyor, haberi veriyor, diğeri halkın iradesi Milletvekilleri'nin milletin meclisinde oy kullanmasını sabote ederek, kaosla engellemeyi hedefliyor.
Özkök şimdi de kendine bir arkadaş bulmuş gibi seviniyor. Ama olmamış. Taraf'ın manşeti, Hürriye''in kaos manşetinden, daha hafif, daha masum ve en önemlisi daha adil. Edebiyatı ise her zamanki gibi güçlü.
Hala vicdanı olan varsa soruyorum demiş. Sorularına kısaca cevap verdiğimi zannediyorum.
----------------------------
İŞTE ÖZKÖK'ÜN O EŞLEŞTİRMEYİ YAPTIĞI YAZISI:
Öyle melun bir kafa ki, durmuyor
- Neydi o manşet?
Hani Uludere’deki o elim olaydan sonra “Taraf” gazetesinin attığı manşet?
“Devlet halkını bombaladı...”
Sen ki, ey büyük Türk devleti ve onun bugünkü sahipleri...
Yut ki yutabilirsen...
Yutamıyor musun? Tavsiyem, kızılcık şerbeti yap, iç...
* * *
- Dün Hürriyet’te Sedat Ergin’i okuyorum.
Hepimiz mutabıkız, düzgün bir gazeteci, ilkeleri var. Odur budur diye bakmaz.
Tabii ki yapılması gerekeni yapıyor.
“Taraf”ın manşetinden değil, ama basından yana çıkıyor.
“Söz konusu gazete haberinde hatalı olabilir” diyor, arkasından ekliyor:
“Ancak hata olması, bir demokraside Başbakan’a muhabirleri, yazarları ve gazeteleri hedef gösterme ayrıcalığı vermez” diyor.
Doğru mu söylüyor?
Bana göre doğru, başkasına göre doğru olmayabilir...
- Bu manşet, Başbakan’a onu yapma ayrıcalığı vermez, ama bana şu mütevazı soruyu sorma hakkını verir.
* * *
Ey, sen geçmişin manşetleri üzerinden recm üstüne recm yapan, eli taşlı, dili sopalı arkadaş...
Ey sen, elinden gelse, “411 el kaosa kalktı” manşetinden, kallavi bir darağacının üç bacağını imal edecek kafa...
Söyle bana ne düşünüyorsun “Taraf”ın bu manşeti hakkında?
Bak ne diyor: “Devlet halkını bombalamış...”
Söyle bana, bu laf, diline pelesenk ettiğin “411 el kaosa kalktı” lafından daha mı hafif, daha mı masum, daha mı adil..
İlahi bir güçten aldığı yetkiyle, o ilahi güç neyse, onun baltası kesilen; o gazeteciyi bu gazeteciyi her gün hapislere, sürgünlere, maltalara gönderen, elinden gelse darağacına çekecek, ileri demokrat arkadaş...
Sana soracaktım, vazgeçtim, sormuyorum.
Hâlâ vicdanı kalan varsa, ona soruyorum.
Hadi söyleyin, arada bir fark var mı?
Var...
411 milletvekili, elini bilerek kaldırmıştı.
Devlet o elim, elim olduğu kadar vahim hatayı, bilerek yapmadı...
* * *
Gelelim o “411 el kaosa kalktı” manşetine...
O gün ne demiştim? “Türbanlı kızlar üniversiteye girsin. Ama bunu Anayasa ile çözmeyin.”
Aynı sözü, Anayasa Mahkemesi Başkanı da söylemişti.
Peki bugün ne oldu?
Türbanlı kızlar artık rahatça üniversiteye girebiliyor mu?
Giriyor.
Peki bunun için Anayasa’nın değişmesi gerekti mi?
Gerekmedi.
* * *
Sense o gün ne demiştin?
“Milletin 411 seçilmiş temsilcisinin kaldırdığı el için sen nasıl da böyle bir şey diyebilirsin?”
Ben de demiştim ki, kalkmış eller vekil elidir. Kutsal el değildir. İnsan elidir.
Bak, aynı seçilmiş eller, maaşlarını yükseltmek için kaldırıldığında sen bile ne manşetler attın.
Ağzına gelen neleri söyledin.
Demek ki neymiş?
“Devlet halkını bombaladı” manşeti de, demokrasinin parçasıymış.
Demek ki, neymiş?
Manşet hatalı da olsa, basın özgürlüğünün parçasıymış.
* * *
İşte o yüzden diyorum...
Şu kafa var ya, şu benim kafa; öylesine melun bir kafa ki, yerinde duramıyor, kabına sığamıyor...
Fıldır fıldır dönüyor.
Görüyor, hatırlıyor...
Ee tabiatıyla hatırlatıyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder