5 Haziran 2014 Perşembe

CNN muhabirine ajan demek....


Bazen herşeyi, senin aleyhine işletilen bir planın parçaları sanırsın... Bazen ve hatta çoğunlukla, haklı da olabilirsin. 
Bir yabancı basın mensubunu ajan olmakla suçlarken, aslında kendi içinde kaynayan kazanı, etrafında kaynayan kazanı dışarı vurmuş olursun bazen...
Başbakan Tayyip Erdoğan böyle şüpheci olmakta haklı...
Gelin ortama bir göz atalım...

Etrafındaki onca adam koltuk sevdalısı. Erdoğan ile birlikte köşke gitmek istiyor veya Parti'nin başına geçme hayali kuruyor yıllardır.
Üç dönem bitiyor diye, koltuk kaygısı yaşayan ekiplerin telaşesi-sıkıntısı heryere yansıyor. Bürokraside inanmış, yetişmiş insan sıkıntısı çekiliyor... Gençler daha inanmış ama tecrübeleri yok. Eskilerin bazılarının tek derdi koltuk. Erdoğan'ın Köşk'e çıkması halinde partinin başına kimin üç döneme takılmadan geçeceği önemli bir konu. Erdoğan muhtemelen diğer yandan, Cumhurbaşkanı olursa, kimi hangi göreve getirmesi gerektiğini düşünüyor. Hangi bakanlarını hangi kadro ile köşke çıkaracak? Bunlar temel sorular. Ak Parti iktidarınca aldıkları görevlerden tatmin olmayanlar kara kara düşünüyor. Bunları tatmin etmenin imkanı da yok gibi.

Kürt meselesinin çözüm süreci Milliyetçi-Atatürkçü kesime anlatılmakta zorlanılıyor.
Kürt partilerinin liderlerinden ve Cumhurbaşkanlığı adaylığı konuşulan Selahaddin Demirtaş, 'masada konuşulan ile mikrofona konuşulan farklı' diyor. Çözüm süreci ve dağa kaçırıldığı iddia edilen çocukların aileleri, ufak tefek otobüs yakmalar, yol kesmeler ortalıkta. 
Erdoğan bu kesimleri temsil eden bir partiden, çözüme destek adına, çocuklarının kaçırıldığını iddia eden aileler adına, bu konularda işbirliği beklemekte haklı. Demirtaş ise yine çözüm süreci ekseninde yasal düzenleme beklemekte haklı.  
Hakkari ve Şırnak'ta hareketli bekleyiş dün günboyu sürdü. 
Kaçırıldığı iddia edilen üç kızın bulunduğu haberi geldi önce. Bu üç kızdan ikisinin yaşı onsekizin altında. Son bilgilere göre sadece biri Diyarbakır'daki eyleme katılan ailelerden birinin kızı. Bulunanlara dair kaçırmanın dağa kaçırma olmadığı, örgüt sempatizanı olma ihtimali bulunan şahısların örgütten bağımsız bireysel kaçırma fiilleri olabileceği bilgileri de gelmekte. Gerçek ne olursa olsun olası dağdan dönüşlerin toplumca heyecanla beklendiği ve memnuniyet yaratacağı ortada. Toplum böyle hissetse de yeni Haburlar doğması ve dönüşlerin sabote olmasına yönelik siyasi rant için çalışan çevreler olabileceğini tahmin etmek zor değil. Bu noktada haber dili önemli. Kimseye alet olmadan bu haberleri vermek önemli. Bunlara fırsat verilmemeli.

Adalet Bakanı  Bekir Bozdağ dün yaptığı açıklamada, Demirtaş'ın çözüm sürecine yönelik 'halktan gizli olmaz' sözüne cevap teşkil edecek şekilde konuştu. Hiçbişey gizli kapaklı olmaz dedi. Bu güzel. Milliyetçi oyları kaybetme korkusu ile risk almaktan kaçmak olmaz. Siyaset de hayat da risk. İntikam duygularını milliyetçilik olarak sunmak, ölümlerin devamını arzulamak akılcı değil. Milliyetçilik ile de izah edilemez.

Şimdi ortama bakmaya devam edelim...
Genelkurmay'dan isimler, örgüt liderliği ile suçlanmış, bir kısmı hala Silivri'de. Erdoğan'a dahi fezlekelerde örgüt lideri demiş savcılar var... Bunu manşete taşıyan ve özgür olmadıklarını iddia eden bir basın var. Ki olmalı... O basın ayakta zor duruyor. Gerçeği yazdığı, kimsenin özel hayatının gizliliğini ihlal etmediği sürece ve kamu yararı gözetilmesi kaydıyla hiçbir gazeteci ve kurum ekmeğinden olmamalı.
Erdoğan ile ilgili arka arkaya soru ve gensoru önergeleri veriliyor.
Ülke, yanıbaşı Suriye'de olanların Alevi-Sünni savaşı gibi algılanması ile, mezhepsel bölünmelere zemin yaratan bir dönemden geçiyor. Bir yılı geride bırakan bir ayaklanma girişimi yaşanmış. Bu sırada yaşanan can kayıpları da bu ayrışmayı kaşımış. Elbette istemeden, elbette üzüntü ile...

 İşte böyle bir durumda tüm bunları bizle paylaşmasını beklemek siyasetin gentiğine aykırı bir samimiyet beklemek olur. 
Ve bu ortamda bir yabancı gazeteci 'ortalıkta' işini yaparken gözaltına alınıyor. Sonra iş düzeliyor ama bana göre tüm bu yazdıklarımla boğuşurken, hala ülke yönetimini sürdüren ve taleplere cevap verme sorumluluğu taşıyan bir Başbakan, gazeteciye de ajan etiketini yapıştırmış oluyor. 

Hem kamu Televizyonunda çalışırken hem özel Ajanslar için, pek çok yurtdışı işi takip ettim. Gittiğimiz ülkelerde hiç böyle suçlanmadık. Ayaklanma ve savaş yaşanan ülkeler dışında istikrarlı ülkelerde işimiz, belirli kurallar çerçevesinde hep kolaylaştırıldı. Ancak bulunduğumuz ülkelerdeki iktidar partileri ile çatışacak, rahatsızlık yaratacak işlere de pek girmedik. Soru sorunca ise düşman bellenmedik. Erdoğan en son Reuters muhabirinin gayet yerinde ve normal sorusuna da öfke ile cevap vermişti.
 Bu mesajların Ak Parti tabanında olumlu getirisi olduğunu düşünüyor olabilir. 
Hiç böyle bir hesabı olmadan doğal bilgi ve izlenimini yansıtıyor da olabilir. Ancak gazetecileri kaybetmek hem doğru değil hem rasyonel değil. 

Ülkemizi bir ideoloji ekseninde farklı göstermeye niyetli bir gazetecinin dahi bireysel gözlemi ve editöryel olarak bazı değerleri mevcuttur. Bu nispette gerçeği yansıtacakken, o gazetecinin kendi gerçeğini değiştirecek bir deneyim yaşatırsanız, beklentilerinizi zaten düşürmüşsünüz demektir. Uluslararası Gazetecilik örgütlerini karşınıza almışsınız demektir. Bu gazetecilere ajan demenizin, güvenlik ve istihbarat teşkilatlarınızca yabancı gazetecilere yönelik linç talimatı vermiş olmanızla eşdeğer tutulacağını bilmeniz gerekir. 

Mısır'da Al Jazeera duruşması ve montaj iddiası...

Mısır'da tutuklanan üç Al Jazeera Network çalışanının yargılanmasına başlandı. Al Jazeera, Müslüman Kardeşler örgütü ile işbirliği halinde, Mısır'ı kötüleyen yayın yapmak ile suçlanıyor. Savcının iddiası, Müslüman Kardeşler üylerinden alınan görüntülerin Final Cut Pro video edit programı ile Mısır aleyhine kanaat oluşturacak şekilde kesildiği... 

Final Cut, haberden belgesele pekçok görüntünün kesilip biçilmesinde kullanan video programlarından biri. Bir görüntünün kesilmesi ve biçimlendirilmesi, gerçeği çarpıtıyor olduğuna kanıt teşkil etmez. Bir malzeme ve editöryel dizayn ile müzik ile ve çeşitli efektler ile görüntüyü vurucu hale getirip yaratıcılığınızı konuşturabilirsiniz. Ancak bunun için detaylı gerçek malzeme kullanırsınız. Görüntünün kurmaca mı reel mi olduğu, direk sizin tarafınızdan çekilmemiş olması, kaynaklarınızla olan ilişkiniz gibi durumlara göre gözden geçirip mevcut görüntüye kefil olarak imzanızı atarsınız. 
CNN'in ünlü yüzü Christian Amanpour ve Larry King ise sosyal medya kampanyası dahilinde Al Jazeera personelinin serbest kalması için çağrı yapmışlardı. Yargılama Rabia meydanındaki protesto dönemindeki haberlere dair yapılıyor.

HSYK, atamalar ve paralel hikayeler...

Yargıda, poliste iddia olunan paralel temizliğin sanıldığı kadar kolay olmayacağını zaman zaman yazmaktaydım. Şu sıralar da yargıda paralel ile mücadele üzerinden yargı mensuplarının işbirliğine ihtiyaç duyuluyor. Bazı isimler çeşitli çatı dernekler ile bu mücadeleye bayraktarlık yapmaya kalkıyor. Ama bir de bakmışsın ki bu görüntülerin altından başka başka ilişkiler çıkmış... O yüzden cadı avı başlatmadan herkesi vicdanıyla harekete davet etmek önemli. Bu kargaşada birine paralelci iftirası atıp kişisel husumeti olanlardan ve sevmediklerinden kurtulmaya teşebbüs edeceklere de fırsat vermemeli. Birilerine paralelci diyenler kendilerine bir bakmalı. Paralelci damgası vurulanların da başı hemen yakılmamalı. 
Bekir Bozdağ 'herkes aynı düşüncede olmak zorunda değil' dedi, hukuk içerisinde davranmanın esas olduğuna vurgu yaptı. Atamaların da bu şekilde olacağını belirtti. Bence kimin neye inandığı konuşulamaz olmamalı. Kendisini belli etmeden biyerlere sızan ikiyüzlülüere güvenip 'şu paralelci' dediğinde inanırsanız, bir de bakarsınız ki size ve halka hizmet için çalışan en sadık adamınızı iftiralar ile harcamışsınız...

Sent from my iPad

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder