9 Ekim 2014 Perşembe

Kobani'yi küçümsemek ve zorlanan sınırlar...



Birarada yaşamak açısından,farklı coğrafyalara dağılarak heryerde azınlık olarak kalmış Kürt gerçeğini iyice damarlarımızda hissettiğimiz günlerden geçiyoruz. Vatandaşımızın ve medyamızın diline Kobani çatışmaları nasıl yansıyor peki?
Gene azdılar...  
Sokağa dökmek...
Bu ifadeler ile yansıyor...
Peki neden...
Azma tabirini, vatandaş haklarını aramak için sokağa çıkanlar için kullanmıyor. Etrafa zarar verenler, araç yakanlar için kullanıyor...
Peki neden 'gene' diyorlar?
Vakti zamanında terör eylemleri, ölüm olayları ve sokakalarda şiddet olayları gerçekleştirdikleri için...
Peki durulan bir kesimi yeniden azdıran nedir?
Onlara azdı diyenlerin cevapları farklılaşıyor burada...
'Çok taviz verdik o yüzden azdılar' diyenler var...
 Ancak bu tavizler sonucu ölümler durmadı mı? Demek ki taviz olarak isimlendirdikleri uzlaşmalar işe yaradı...
Peki neydi bu tavizler?
Anadil kullanımı mı? 
Siyasi parti kurma hakkı mı?
Bunları 'veren' olmak bana büyüklenme kokan bir hali aktarıyor. Eşit vatandaşlık ve fırsta eşitliği temeli ile bakılırsa bunların normal olduğunu kabul etmek kolaylaşır...
Sırf onlar istiyor diye verilmesi gereken temel hakları vermekten korkmak, hem de şehit verme pahasına rahatsız olmak, en başta akılcı değil. Elbette duygusal olarak yıllarca yaşanan şehit psikolojisi bu tepkilere ve bu bakış açısının yerleşmesine neden oluyor.
Terör doğuran ortamda devlet geleneklerinin etkisinin unutulması, anlatılmaması bir diğer neden.
Bugünkü ortamda Kobani neresi ve orada ne oluyor bilmeyen vatandaşlar, büyüklenme kokan 'veren' olma havası ile hemen 'yine azdılar' diyebiliyor. 
Peki ölümler durmuşken neden böyle oldu? Kobani neresi? Orada kimler yaşıyor ve kimler katlediliyor? Dünyada güç sahipleri buradaki gelişmelerden ne umuyor? Petrol ve Kürtler işin neresinde? Irak'da IŞİD'e karşı operasyonlar daha hızlı ancak Suriye'de öyle değil. Neden?
Kobani Suriye sınırımızda Kürtlerin yaşadığı bir bölge. IŞİD burada etkinlik sağlamış durumdaydı. Kürtlerin YPG'si ile çatışıyorlar. IŞİD'e karşı Irak'ta da Batı öncülüğünde operasyonlar yürütülüyor. Bir dönem İran en etkili desteği sağladı IŞİD'e karşı mücadelede.
Kobani'de adeta sivil kalmadığı bildiriliyor. İşte Kürtler burası için sokakta. IŞİD'in bu noktaya tırmanmasında, yakın geçmişe kadar verdiği iddia edilen veya bilinen desteği nedeni ile Türkiye'yi sorumlu tutuyorlar. Artık son noktada oldukları için sokaktalar.  Ancak diğer taraftan Salih Müslim'in önceki günki Türkiye'ye müdahil olmaması yönünde uyarısı dikkat çekiyor. Türkiye'nin müdahalesi ile gelen bir zafer de yine birilerinin kendilerine 'veren' olarak büyüklenmesi endişesine sahipler belki. Belki de bu müdahalenin IŞİD lehine kullanılacağını düşünüyorlar. Pazarlıklardan rahatsızlar.
Türkiye'de IŞİD'e PKK'ya göre daha fazla sempati duyanlar 'PKK'da IŞİD gibi' demeye başladı... Birinde bir etnik kesimin yıllarca Irak'ta Türkiye'de yanlış politikalarca bastırılması sonucu Kürt azınlıklardan oluşmuş bir örgüt var. Örgütlü... Sesini isterse Fransa'da isterse Almanya'da duyuracak kadar örgütlü. Sokağa çıkması sesini duyurmak istemesinden kaynaklanıyor. Bombalı bir eylem ile yapmıyor bunu... Diğer tarafı yeni duyduk...
Türkiye'de şimdiye kadarki kazanımlarını, bir türlü anayasal zemine kavuşturulmamış haklarını alma ümidi var örgüte yakın Kürtlerin... Kandırıldıklarını düşünüyorlar... Ve dünya IŞİD'in karşısında... Türkiye'nin IŞİD ile burada mücadele eden yerel Kürtlere de aynı şekilde terörist demesi itiraz görüyor dış basında. Bunu vatandaş iyi bilmeli.

Sünni-Alevi ayrımı ise coğrafyada etkin bir politika belirleyici. Her zaman söylediğimiz gibi bundan başkaları faydalanıyor. Saddam sünniydi ancak yıllarca Irak'ta Kürtler de ezildi. Şimdiye kadar farklı coğrafyalarda örgütlenen Kürtler bulundukları ülkelerde bir azınlık olmaktansa birleşik bir Kürdistan hayal ediyorlar... Haklarını onlara veren biri olmasın, büyüklenme ile yüzyüze gelmesinler diye. 
Bu yüzden Perşembe günü Irak Kürdistanı Erbil'de de Kobani için sokakta insanlar. 
Yine o nedenle Suriye'nin Kobanisi için dışarda buradaki Kürtler. Hem IŞİD desteğine kızıyorlar hem şimdiye kadar netleşmesini bekledikleri hakları için belki... 
BDP'li önemli isimlerin, bu sokakta oluşun iç savaş isteyen kesimlerce kullanılmasını eleştiren sözlerini hatırlatalım. Bu nedenle sokağa çıkanların şiddetten uzak durması çok önemli. Selahaddin Demirtaş'ın 'sokağa çıkın' çağrısı adeta şiddete çağrı olarak yorumlanıyor. Oysa sokak demokrasi kültürünün önemli bir parçası. 
Ve sokağa çıkanlara 'Kobani'yi istismar etme' diyebilmek için Suriye'yi istismar etmemiş olmak gerekmez miydi?
Yazılarımızda IŞİD gibi örgütlere bir şekilde yol verdikten sonra onlara karşı bir koalisyon içinde yer almanın tehlikelerini aktarmıştık. Ancak IŞİD diplomatları kaçırarak zaten müsamahayı istismar etmiş oldu. Yine de bu tip örgütlerin Türkiye'yi karıştırma ihtimali nedeniyle temkinli olunması uyarısı yapmıştık. Ancak burada oyalanmış insalar var. Korkudan ziyade doğru temelli ilişki ile mutabakat sağlamak için PKK gerçeğine karşı sert çıkmadan süreci sürdürmek önemli.
 Suriye olayında IŞİD, El Nusra tutumundaki mezhepsel bakış açılarını da Kürt önyargısını da kırmak zorundayız. Şu anda fırsattan istifade etmek isteyenler açılımın önemli adımlarını kaosun sorumlusu olarak göstermek istese de bu tuzağa düşmek hata olur. Yakın geçmişte 'Kürtlerin lideri' denilmeseydi, ölümler durmazdı. Bugün buna suç isnad edenler bu ortamın devamını isteyenlerdir. Her ne pahasına olursa olsun muhalafet yapmak ve gücü paylaşmak isteyenlerdir. Öcalan'ın liderliği bugün bu olaylarda dahi bilinen bir gerçek mi değil mi kısa bir zamanda göreceğiz. Bugün herşeye rağmen sürece devam diyen yine Öcalan olmadı mı? Artık devlet elinde tutulup yazılı mesajı gözlenen Öcalan'ın liderliğini tartışmak yerine adım atmak gerekiyor. Bunu yadsıyanlar en hafifinden gerçeğe gözünü kapatanlar veya çözüm istemeyenlerdir. Kobani'ye silah sevkiyatı imkansızken sokak şiddeti ile destek arayanlar, bu kesimlerin ekmeğine yağ sürüyor.
Hadi vatandaş Kürt'ten dost olmaz diye inanmış yıllarca... Açılıma en büyük desteği verdiğini iddia eden gazeteler 'uydurma sebepler ile azıyorlar' demek yerine okuyucusuna olanları anlatsa daha mantıklı olmaz mı? PKK'nın geçmişi dersek geçmişte yaşanan şehit olaylarını biz de örgüt gibi meşru görmüş oluruz... Ne biz o PKK'yı istiyoruz ne de örgüt üyeleri yeniden dağa çıkmayı istiyor. Bu bahanelerle bu şiddeti körüklemek isteyenlar başkaları. Bu tuzağa düşmemek ve buna alet olmamak için sağduyulu yaklaşmak gerekiyor.
Provokatörlere fırsat vermemek için suçlayıcı ve Kobani'de yaşananları azımsayan, bahane diyen dil kullanımından uzak durmak önemli. Çarşamba günü medya olayları farklı yansıttı. Perşembe tektük gazeteler hariç medyada durum biraz daha gerçekçiydi. Birgün'ün Perşembe manşetinin üst başlığı ise 'inatla birarada yaşama vurgusu' yapıyordu.
Tezkereye hayır diyenler ibrelerini Kobani'ye desteğe çevirdi. Siyaset böyle bir satranç. Halk balık hafıza olmaya görsün. 
Suriye'de Kürtler laik muahlefet ile işbirliği yapıyor. Kürt, Sünni, Alevi, Şii, Arap diye ayırmak kaybetmeye sebep oluyor. Din önemli bir birleştirici gibi görünsede kendisine din adına iş yapma misyonu verenlerin metodları dini çerçeve ile bağdaşmıyor. Enstrümanlar ve planlar bu gerçeğe göre ayarlanmazsa bu zor coğrafyada Türkiye'nin işi daha da zorlaşacak. Bölgenin düşmanları belli ve bunu yenecek tek şey ayrışma değil birleşme. O yüzden dağdaki eşkiya şehire indi diye üzülenlerin düşünmesi gereken, 'eşkiyanın' dağda kaldığı şehit verilen günlere dönüp dönmemek konusunu kavramak. Saldırıların artması da söz konusu olabilir. Bu dahi sağduyu kaybına yol açmamalı. Terör örgütleri tek merkezden kontrol edilmesi güç yapılar. Topyekun savaş ilanı işi daha da zora sokar. Araya karagaşa oluşturma hevesindeki bazı casuslar sızmış olabilir. Birlikte kalmak bunun nedenle bölge ve ülkemiz için son derece önemli.  

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder