Sınıflardan zikir sesi yükselecek denilince, tüyleri diken diken olmuştur Zafer Mutlu'nun mesela.
Ama ben bu sefer 'bu birilerinin en doğal hakkı' falan diye girmeyeceğim konuya kamuda türban vs gibi. Ders vermeye kalkmayacağım.
Çünkü eğer böyle bir durum olsaydı, bunu savunur muyduk kınar mıydık şu anda tartışmanın anlamı dahi yok.
Çünkü böyle bir durum yok. Buna göre bu konuda olsa olsa habercilik dersi verilebilir.
Yılların Cumhuriyeti, duruşuna uygun tepki geliştirmesin demiyoruz ama olmamış ve olmasını öngörmenin oldukça zor olduğu mevzularda çarpıtmalara devam etmesi eminim pekçok Cumhuriyet aşığını yaralamıştır.
Acaba?
Yoksa 'böyle bişey yokmuş oh' demek yerine, böyle bişey varmış oh, buradan yürüyelim de tantana çıkarılım diyenler mi çoğunluktadır Cumhuriyet okurları arasında o da ayrı konu. Ama hep söylüyorum ben Cumhuriyet'ten gerçekten kaygılanılacak şeyleri doğru mesnetler ile okumak umudunu taşıyorum. Bir de Cumhuriyet okumadan, ülkenin durumunu anlamak zor diyenlerdendim ısrarla.
Şimdi efendim gelelim Cumhuriyet'in manşetle yaptığı şov ve çarpıtmaya mesnet olan içeriğe. Gerçi içeriği okuyunca mevzunun zorlama bir şekilde bu başlığa bağlandığını anlıyor biraz izanı olan. Anlamak istiyorsa tabi. Ama sadece başlığa bakarak bile ülkemin kaosa gitmesi kaçınılmaz. Çünkü temenniler o yönde oluyor maalesef bazen. Keşke böyle olsa da tantana çıksa diyenlere hazır konulacak bir dal bu manşet.
Efendim malum Kuran dersleri müfredata girdi. (Kuranıkerim diye yazılması öngörülmüş devletçe, dini bir sakınca yok yanlızca Kuran yazmakta. Cumhuriyet bu kurala riayette titizlik gösteriyor)Bu ders ortaokullarda seçmeli efendim. Evet yanlış değil, seçmeli. Yani istiyorsanız bu dersi çocuğunuz seçebilecek. Kimseye zorla Kuran öğretilmiyor yahu. Allah korusun zaten. Kazara ya zorunlu ders olsa. Çocuklarının beyni yıkanmasın istemek her ailenin hakkı. Ama keşke bütün beyin yıkamalara karşı olsa bu liberal demokrat ailelerimiz. Bütün izmlere karşı olsalar çocuklar için. Neyse çocuk onların, derste seçmeli. Yani sorun yok.
Burada bir başka sorun seçmeli dersler arasında İncil ve Tevrat gibi farklı dinlerin kutsal kitaplarının da seçenek olmaması. Milli eğitim komisyonu bu konuda önerileri gündeme almıştı ama bir sonuca varılmadı. Hikmet Uluğbay'ın bu konuda devlet laik ise o imkanları da sunmalı eleştirisi doğru. Bu konuya dair, seçmeli ders denilse de seçmeyenlere baskı uygulanacak ve pratikte zorunlu hal alacak gerekçesini ise doğru bulmuyorum. İnancın gönül ile olduğunu bilmedikleri için Kuran dersini seçmeyenlere yönelik her türlü eylem girişimi, dinin ruhunu anlamayan sözde dindar magandalardan geliyor demektir. Bunlar bu işlerin zorla olamayacağının ve zorla olsada bunun manen birşey ifade etmeyeceğinin bilincine varamamış yobazlardır. Ancak, müslümanın diyenlerin de Kuran'dan kaçması, kendi vicdanlarında kendilerine karşı dürüst olmaları adına, ancak kendilerine soracakları sorgulamaları beraberinde getirebilir. Bu başkasını ilgilendirmez.
Onun dışında efendim sınıflarda topluca zikir yapılacağına dair de müfredatta birşey mevcut değil. Sadece Kurtan dersi içerisinde Kavramlar öğretilirken Zikir kavramsal olarak öğretilecek. Zikir'i 'tarikata bağlı olanlar için Allah'ın adını ard arda söyleme' olarak tanımlayan ve Cumhuriyet'e konuşan bu dünyanın ilahiyatçısı Prof. Şahin Filiz neden bu tanımı yapmayı seçiyor? Ya cahil, ya maksatlı ya da sözleri çarpıtılmış.
Çünkü efendim zikiri tanımlarken, ilk ana tanımda tarikatı vs i karıştırarak bir açıklama yapabilmek için bir teori uzmanının çıldırmış olması lazım. Bir kavramı tanımlarken önce ana tanım sonra ikincil kullanımlar ve izahlar yapılır. Zikir Allah'ı anmaktır ve bu adını arka arkaya söylemenin dışında varoluş felsefesi ile Kuranda da tanımlandığı şekli ile de örtüşen bir 'hal'dir aslında. Bitkilerden kuşlara tüm varlıkların zikir yaptığı anlatılır. Bu işi tarikatlar ile hu lar ile ilişkilendirip, okul müfredatına tarikat hu larının geldiğini çıkarmak için çıldırmış olmak lazım. Ee ama ne kadar korkunç gösterilirse, ne kadar ses çıkarma tepki çekme potansiyeli ile çarpıtılırsa bilgi, o kadar makbul. Anlıyorum.
Yani seçmeli olan Kuran dersinde kavram anlatılacak. Zikir nedir, dindeki yeri, felsefesi falan olur olsa olsa o bölümün içeirği. Buradan sınıflardan zikir sesi yükselmesi öngörüsü ile manşet yapmak, bu gazetelerin kısıtlamayı bırakın, kendi etik değerlerine göre dahi hiçbir sınıra sahip olmadığını gösterdi bana.
Bu gazetelere bir de din editörü şart oldu. Yoksa yandaş ilahiyatçıların maskarası olacaklar. Gönüllü maskaraya ağlanmaz ama olsun.
Ama ben bu sefer 'bu birilerinin en doğal hakkı' falan diye girmeyeceğim konuya kamuda türban vs gibi. Ders vermeye kalkmayacağım.
Çünkü eğer böyle bir durum olsaydı, bunu savunur muyduk kınar mıydık şu anda tartışmanın anlamı dahi yok.
Çünkü böyle bir durum yok. Buna göre bu konuda olsa olsa habercilik dersi verilebilir.
Yılların Cumhuriyeti, duruşuna uygun tepki geliştirmesin demiyoruz ama olmamış ve olmasını öngörmenin oldukça zor olduğu mevzularda çarpıtmalara devam etmesi eminim pekçok Cumhuriyet aşığını yaralamıştır.
Acaba?
Yoksa 'böyle bişey yokmuş oh' demek yerine, böyle bişey varmış oh, buradan yürüyelim de tantana çıkarılım diyenler mi çoğunluktadır Cumhuriyet okurları arasında o da ayrı konu. Ama hep söylüyorum ben Cumhuriyet'ten gerçekten kaygılanılacak şeyleri doğru mesnetler ile okumak umudunu taşıyorum. Bir de Cumhuriyet okumadan, ülkenin durumunu anlamak zor diyenlerdendim ısrarla.
Şimdi efendim gelelim Cumhuriyet'in manşetle yaptığı şov ve çarpıtmaya mesnet olan içeriğe. Gerçi içeriği okuyunca mevzunun zorlama bir şekilde bu başlığa bağlandığını anlıyor biraz izanı olan. Anlamak istiyorsa tabi. Ama sadece başlığa bakarak bile ülkemin kaosa gitmesi kaçınılmaz. Çünkü temenniler o yönde oluyor maalesef bazen. Keşke böyle olsa da tantana çıksa diyenlere hazır konulacak bir dal bu manşet.
Efendim malum Kuran dersleri müfredata girdi. (Kuranıkerim diye yazılması öngörülmüş devletçe, dini bir sakınca yok yanlızca Kuran yazmakta. Cumhuriyet bu kurala riayette titizlik gösteriyor)Bu ders ortaokullarda seçmeli efendim. Evet yanlış değil, seçmeli. Yani istiyorsanız bu dersi çocuğunuz seçebilecek. Kimseye zorla Kuran öğretilmiyor yahu. Allah korusun zaten. Kazara ya zorunlu ders olsa. Çocuklarının beyni yıkanmasın istemek her ailenin hakkı. Ama keşke bütün beyin yıkamalara karşı olsa bu liberal demokrat ailelerimiz. Bütün izmlere karşı olsalar çocuklar için. Neyse çocuk onların, derste seçmeli. Yani sorun yok.
Burada bir başka sorun seçmeli dersler arasında İncil ve Tevrat gibi farklı dinlerin kutsal kitaplarının da seçenek olmaması. Milli eğitim komisyonu bu konuda önerileri gündeme almıştı ama bir sonuca varılmadı. Hikmet Uluğbay'ın bu konuda devlet laik ise o imkanları da sunmalı eleştirisi doğru. Bu konuya dair, seçmeli ders denilse de seçmeyenlere baskı uygulanacak ve pratikte zorunlu hal alacak gerekçesini ise doğru bulmuyorum. İnancın gönül ile olduğunu bilmedikleri için Kuran dersini seçmeyenlere yönelik her türlü eylem girişimi, dinin ruhunu anlamayan sözde dindar magandalardan geliyor demektir. Bunlar bu işlerin zorla olamayacağının ve zorla olsada bunun manen birşey ifade etmeyeceğinin bilincine varamamış yobazlardır. Ancak, müslümanın diyenlerin de Kuran'dan kaçması, kendi vicdanlarında kendilerine karşı dürüst olmaları adına, ancak kendilerine soracakları sorgulamaları beraberinde getirebilir. Bu başkasını ilgilendirmez.
Onun dışında efendim sınıflarda topluca zikir yapılacağına dair de müfredatta birşey mevcut değil. Sadece Kurtan dersi içerisinde Kavramlar öğretilirken Zikir kavramsal olarak öğretilecek. Zikir'i 'tarikata bağlı olanlar için Allah'ın adını ard arda söyleme' olarak tanımlayan ve Cumhuriyet'e konuşan bu dünyanın ilahiyatçısı Prof. Şahin Filiz neden bu tanımı yapmayı seçiyor? Ya cahil, ya maksatlı ya da sözleri çarpıtılmış.
Çünkü efendim zikiri tanımlarken, ilk ana tanımda tarikatı vs i karıştırarak bir açıklama yapabilmek için bir teori uzmanının çıldırmış olması lazım. Bir kavramı tanımlarken önce ana tanım sonra ikincil kullanımlar ve izahlar yapılır. Zikir Allah'ı anmaktır ve bu adını arka arkaya söylemenin dışında varoluş felsefesi ile Kuranda da tanımlandığı şekli ile de örtüşen bir 'hal'dir aslında. Bitkilerden kuşlara tüm varlıkların zikir yaptığı anlatılır. Bu işi tarikatlar ile hu lar ile ilişkilendirip, okul müfredatına tarikat hu larının geldiğini çıkarmak için çıldırmış olmak lazım. Ee ama ne kadar korkunç gösterilirse, ne kadar ses çıkarma tepki çekme potansiyeli ile çarpıtılırsa bilgi, o kadar makbul. Anlıyorum.
Yani seçmeli olan Kuran dersinde kavram anlatılacak. Zikir nedir, dindeki yeri, felsefesi falan olur olsa olsa o bölümün içeirği. Buradan sınıflardan zikir sesi yükselmesi öngörüsü ile manşet yapmak, bu gazetelerin kısıtlamayı bırakın, kendi etik değerlerine göre dahi hiçbir sınıra sahip olmadığını gösterdi bana.
Bu gazetelere bir de din editörü şart oldu. Yoksa yandaş ilahiyatçıların maskarası olacaklar. Gönüllü maskaraya ağlanmaz ama olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder