24 Şubat 2013 Pazar

NEDEN GELDİM DİYARBAKIR'A ?

NEDEN GELDİM DİYARBAKIR'A ?


Gazeteciler Ve Yazarlar Vakfı'nın düzenlediği Toplumsal Uzlaşı ve Medya konulu çalıştay vesile oldu. Medyanın 'barışa giden' yolda tutumu ve bunun önemi ekseninde; bugüne kadar ki güneydoğu -kürt ve terör sorununa dair medya dili sorgulandı. Özeleştiriler yapıldı...

Merkezde çalışanlar ile bölgede çalışanların iletişimi, hiyerarşisi, bölgeden gönderilen haberlerin evreleri konuşuldu. Çok faydalı bir çalıştay oldu. 

Burada konuşulanları özetliyorum. Sonra da bu vesile ile gördüğüm Diyarbakır özelinde; İmralı ile görüşmelere bakışı, birbirinden farklı düşünen insanlardan neler dinlediğimi anlatacağım. 

Çalıştaya geniş yelpazeden 30'un üzerinde gazeteci katıldı. Çalıştayı Şahin Alpay yönetti, kendisinin gazeteciliğe yaklaşımı ve hocalığını anladığım yer bu çalıştay oldu diyebilirim. Gayet güzel yönetti. Oral Çalışlar ise ikinci bölümde daha ağırlıklı olan bir diğer isimdi. Değerlendirme notlarını kaleme alırken uzun tartışmalar oldu, sabırla sonuçlanmasına emek verdi.  

Ayrıca sivil toplum kuruluşu temsilcileri, bölgede kürt sorunu kapsamında yaşanan olaylarda hukuki çalışmalarda öne çıkan hukukçular, Dicle Üniversitesinden isimler ve yerel medya temsilcileri vardı.

Türkiye Türklerindir sloganı nedeni ile Hürriyet gazetesine bir iki gönderme yaptı bazı konuşmacılar. Kuzey Irak denmeli mi denmemeli mi tartışıldı.Hürriyet'ten Zeynep Gürcanlı, bu sitemleri 'Kuzey Irak demiyelim diyorsunuz, burası da Türkiye, buradaki türkler ifadesi etnik değil vatandaşlık anlamındadır' şeklinde cevaplandırdı sitemleri. Süreçte bu tanımlar Anayasa'da değişince Hürriyet'in de slogan değiştirebileceğini söyledi.

Diyarbakır'da panzer altında ezilerek öldüğü iddiası incelenen vatandaşımız Şahin Ömer olayında valiliğin 'elindeki bomba patladı' açıklamasının; basın kuruluşlarınca sorgulanmadan bu şekilde verilmesi epey tartışıldı. Valilerin sonuçları beklemeden açıklama yapması eleştirildi. Açıklama yapılınca; karşı tez de yoksa bunu vermek basının suçu değil tezleri ileir sürüdldü. Buna cevaben de 'karşı tez sahipleri otopsinin netleşmesini bekledi, polisi hedef göstermek istemedi' açıklaması yapıldı.

Yazarlar Vakfı başkanı Mustafa Yeşil, medyaya kendini sorgulama çağrısında bulundu,

Şahin Alpay basında çoğulculuğa, kartele, şiddete çağrı dışında basın ve ifade özgürlüğü konusundaki eksikliklere değindi.Kanunların kısıtlayıcı olduğunu 4. yargı paketinin parlementoda olduğunu hatırlattı.Haber ve yorum ayrımı yapamadığımızı, yorumda da meslek ilkeleri ile çelişmemek gerektiğini belirtti.

İbrahim Güçlü, basın mensuplarının bölge ve kürt sorunu ile ilgili cahilliğinden dem vurdu. Detaylara dikkat etme ve olayın tarihi süreçlerini bilmenin zorunluluğunu vurguladı. Barış diyen bazı kişilerin aslında ne kadar savaşçı olduğunu toplum görüyor dedi. Resmi ideolojiye bağlı bir basın var,sadece devlet ideolojisi değil; bunun çeşitli alt ideolojisine bağlılık da mevcut dedi.

Vahap Coşkunkürt halkı bunu istiyor - türk halkı bunu istiyor diye genelleştirmenin yanlışlığının altını çizdi. Barışseverlerin seslerini duyurmanın önemini vurguladı.Habur olayını örneklendirdi. Hükümetin önce dönüşler sırasındaki gösterileri normal karşıladığını ancak medyanın olayı yenilgi gibi göstermesi ile geri adım attığını hatırlattı.

Muhammed Aker kürt toplumu türkiye medyasına güvensiz dedi.

Nevzat Çiçek misyon gazeteciliği yapılıyor özeleştirisinde bulundu. Süreci baltalamayacak haber yapmak nasıl olur düşünmeye davet etti. 

Kadir Üründül Artuklu Üniversitesi ile Kerkük Süleymaniye Üniversitesi arasındaki yazışmaya dair bilgi verdi. Süleymaniye Üniversitesinin resmi adı yazılırken, Kürdisatan kelimesinin  yazıldığını hatırlattı. Resmi yazışmalarda bunun geçtiğine dikkat çekti. Hükümetin barış adımlarını ciddiye almak gerektiğini belirtti.

Ümit FıratTV tartışmalarını eleştirdi. İnsanların birbirine gol atmak için biraraya getirildiğini söyledi. Dizilerde sahte dünyalarda birileri polis birileri korucu oluyor; uzlaşmaya katkı niyeti ile de olsa ötekileştirici yapımlar ortaya çıkıyor eleştirisinde bulundu. Medya hükümetlerin kaderini tayin eder durumda, rolünü abartmıştır dedi. Türkiye Türklerindir diyerek bütün kürtlere hakaret edilmektedir dedi. Uzlaşma gündeme geldikçe karşıılığında ne verildi diyerek bir dil oluşturmanın yanlışlığını vurguladı. Görüşmelerden ne çıkar yerine kimin görüşeceğine takılmanın yanlış olduğunu söyledi.

ilhan Kaya; katılımcılardan bilinen isimler olan Mahmut Övür ve Mete Çubukçu'ya sitem ile Türkiye Türklerindir sloganını neden sizler sorgulamadınız dedi. 'Temiz sayfa açıyoruz diyorlar ama hala aynı tavır var medyada' dedi ve açlık grevleri döneminde Dicle Üniversitesinden dağa çıkan öğrenciler olduğunu aktardı. Hem bölgedeki kürt medyasını hem mekez medyayı iki etnik kökenden gelen bazı kişileri, düşmanlaştırıcı ve canavarlaştırıcı şekilde genelleştiren ifadeleri eleştirdi ve örneğin polis insanlıktan çıktı diye genelleştirmenin de yanlış olduğunu vurguladı. Herkes kendi ideolojik filtresinden geçirerek gerçekten uzaklaşılıyor dedi.




“TOPLUMSAL UZLAŞI ve MEDYA”


Çalıştayı Sonuç Değerlendirme Notları



23 Şubat 2013 tarihinde Diyarbakır’da gerçekleştirilen Toplumsal Uzlaşı ve Medya başlıklı Medialog Platformu tarafından düzenlenen çalıştayda katılımcılar aşağıdaki hususları vurgulamışlardır.


  1. Çoğulcu, özgür ve editoryal bağımsızlığa sahip gazetecilerin meslek ahlak ve ilkelerini benimsediği medya, demokrasinin vazgeçilmez bir unsurudur.
  2. Medya, demokrasi, insan hakları ve evrensel hukuk ilkelerine bağlı, her inanç ve kökenden vatandaşların hak ve özgürlüklerine saygılı olmak ve bunları savunmak zorundadır.
  3. Medya barışa katkı yapmalı, bunun için bütün yurttaşların kimlik, kültür ve diline tam saygı göstermelidir.
  4. Medya kimlikleri ötekileştirmekten kaçınmalı, ırkçılığı, ayırımcılığı ve şiddeti mahkum etmelidir.
  5. Medyanın asli görevi gerçekleri olduğu gibi çarpıtmadan yansıtmaktır.
  6. Medya empati duygusu ile hareket etmelidir.
  7. Medyanın çoğu zaman temel gazetecilik ve etik ilkelerine bağlı kalmadığı, haber ve yorumların birbirine karıştırılarak verildiği ve bunun özellikle bölge ile ilgili yayınlarda  ön plana çıktığı görülmektedir.
  8. Medyanın etnik, inanç ve sosyal farklılıklar hakkındaki bilgi yetersizliği toplumun genelinde yanlış algıların oluşmasına sebep vermektedir.
  9. Medyanın yazdıkları gördükleri aktardıkları kadar; görmedikleri, göremedikleri görmek istemedikleri ve yazmadıkları da uzlaşıya ulaşmada engel olmaktadır.
  10. Medyadaki genellemeci üslup toplumsal uzlaşı zeminine zarar vermektedir.
  11. Şiddet dışındaki bütün görüşlerin ifade edilmesine imkan verilmesi gerekmektedir.
  12. Olumsuz vakalarda etnik ayırımcılık içeren ifadelerin kullanılmasından kaçınılmalıdır.
  13. Objektifliğin yanı sıra Vicdan ve Empati perspektifi de göz ardı edilmemelidir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder